Sırf İstediği Kadınla Evlenebilmek İçin Anglikan Kilisesini Kuran İngiliz Kralı: 8. Henry
kimdir?
ingiltere kralı. katolik ispanya kraliçesi ile evli iken anne boleyn ile evlenmek için katolik kilisesini reddetmişti. jane saymour'dan olan tek oğlu edward 9 yaşında ölünce tahta geçen, protestanları katleden kanlı mary (bloody mary) diye anılan kraliçenin babası.
henry viii, ingiltere tarihinin en magazinsel ve ilk ingiliz lideri
magazinsel kısmını açıklamak kolay aslında. 6 tane eşi ve kendine özel olarak hazırlanmış göbek ve benzeri uzuvları içine alan zırhı var. üzerine bir de erkek çocuğum olsun diye hiçe saydığı kızları (kraliçeler) var ve doğan oğlu da hastalıklı. bu yüzden zaten dizisi çekildi adamın. üzerine kızları için ayrı ayrı filmler de mevcut.
fakat bu adamın asıl önemi imparatorluk vizyonunu ülkeye getiren adam olması. ingilizleri şimdilerde bildiğimiz haline getiren bu adamın vizyonu ve tarihi hamleleridir.
ingiltere'de ilkokul tarih müfredatında mısırlılar, işgalci romalılar ve 2. dünya savaşı kadar yeri vardır henry viii'nin. tüm ilkokul öğrencilerine devlet müfredatında 6 karısının ismini, neden evlenip boşandığını ve çocuklarının hayatını öğretirler.
eşinden boşanmak ister kendi ingiliz kilisesini kurar ve avrupa'dan bağımsız hale gelir. savaşlarda başarısız bir adamdır ama bu hamlesiyle avrupa'da olan mezhep ayrımını körükler. kendi kilisesini kurarken bir destek noktası da vatikan'a ödenen vergilerin çokluğu ve lüzümsuzluğudur. brexit'i yüzyıllar önce keşfedip uygular.
iç savaştan sonra ülkeyi bütünleştirmiş ve ilk kızının sonunu getirecek mezhep kavgaları dışında halkı bir arada tutmuştur.
ileride shakespeare ve globe theatre olarak sonuçlanacak kültürel harcamalar da cabası. kendine ve eğlencesine düşkündür tabii ki kral.
doğal olarak ingiliz sarayının gerçek anlamda bir saraya geçişi de hampton court palace ile bu dönemde olur. şimdi bildiğimiz saray adabı gibi kavramlar bu dönemde çok kaba saba bir biçimde olsa da ortaya çıkar. kral şatoda yaşayıp dört tarafımı yakın düşmanlardan koruyayım demez artık.
tabi asıl imparatorluk kavramı ikinci kızı elizabeth'i döneminde ortaya çıkar derler ama ingilizler için güneşin batmadığı imparatorluk bu adamın döneminde temellenir. üzerine gelen iki başarısız yönetime rağmen ayakta kalmış sonuçta.
belki de sadece magazinsel olduğu için hatırlaması kolay diye bu adamı çok detaylı anlatır ingilizler ama bu kadar basit olmasa gerek, sonuçta ingiliz bunlar.
milyonlarca insanın hayatının 4-5 herif sayesinde nasıl başlayıp bittiğini öğrenmek cidden garip
kastilya kraliçesi birinci isabel reconquista'yı tamamlayıp emevileri ve yahudileri iber'den atınca, başlamış hristiyan dünyası ile kız alıp verme işlerine. kızı aragonlu catherine'i ingiltere veliaht prensi arthur tudor ile nikahlamışlar. lakin arthur hakka yürüyüp catherine dul kalınca çarşı karışmış ve dünya tarihi değişmiş.
boşanma davası
catherine bu olaydan birkaç yıl sonra şımarık piç henry ile evlenmiş. piç dediysem, adam kral yani; hareketleri piç. lakin bu çiftimizin erkek çocukları olmamış. ya da olduysa da yaşamamış sanırım. bunun üzerine zaten uçkurunda filler tepişen henry başlamış tuttuğunu öpmeye ve yasal bir veliaht istediğinden lotoyu tutturan her türk gibi karıyı boşamak için harekete geçmiş. bahane de hazır, "sen benim abimle işi pişirdin, biz evlenince lanetlendik. oğlan isterim ben!" (bu kısmı ne kadar doğru, ne kadar kurmaca bilemem).
ana yüreği ve klavye delikanlısı
bütün avrupa bu magazinsel olaylarla çalkalanırken bir yandan da charles'la francis birbirine girmiş halde. charles denen pezevenk avrupa'nın yarısını parsellemiş zaten. napoli onda, ispanya onda, almanya onda... adam bildiğin imparator. hani şu kanuni'nin mektuplarla kapıştığı, bizim şarlken diye bildiğimiz herif işte. francis de, henry'nin tiksindiği, koca burunlu fransa kralı. bunu da fransua olarak okuyoruz tarihimizde (françois). bunların birbirine girme sebebi de, charles'ın "alayına rest" deyip fransa'ya "güneye inemezsin" atarı. inersin, inemezsin, inersin, inemezsin derken, bizim charles francis'in aklını alıyor ve yakalayıp esir ediyor.
francis'in kadın anası hemen kahrından süleyman'a mektup gönderip, "minik kuşum fransua'mı kurtarın" diye figan ediyor. hazır ortalık karışık bizim diego süleyman da durur mu, hemen o efsane mektubu yapıştırıyor. "ben iran'da şah, istanbul'da padişah, mısır'da sultan, kırım'da han, orada şu, burada bu; sen ki francis". özetle, "sen kim köpeksin" diyor yani ve durumdan vazife çıkararak "şimdi ananı laciverte boyadım yamuk suratlı charles efendi" diyerek mohaç'a yardırıyor ve iki saatte habsburglar'ın anasını belliyor. tabi charles efendi klavye delikanlısı çıkınca almanya seferine gelen sülümanı görüp "topuk topuk topuk" diyerek olay yerinden uzaklaşıyor.
papa'ya hapis şoku
charles esir francis ile anlaşıp bunu bırakıyor ama dönek herif anlaşmaya uymuyor. üstüne bir de gidip papa ile iş birliği yapınca bizim charles dellenip "çocuk oyuncağı mı lan bu" diyerek roma'yı işgal ediyor.
bu sırada henry'nin boşanma davası büyüyüp papa'ya kadar gidiyor ve burada devreye yeni oyuncular giriyor. fakat kader ağlarını örmüş, bizim catherine'in yeğeni kim çıksa beğenirsin? evet charles! "teyzem dul kalırsa saçların kemerimi süsler papa efendi" diye baskıyı yapınca, zaten evinden yurdundan olan papa mecburen "zinhar olmaz" diye yapıştırıyor henry'e reddi.
bunun üzerine londra'da çarşı karışıyor haliyle. adam ingiltere kralı ama karıyı boşayamıyor. "papa'ya bir, kilisesine iki ulan! ben bu oyunu bozarım" diyerek, ülkede ne kadar yiyici, ne kadar şerefsiz papaz varsa hepsinin ipliğini açığa çıkarıp anglikan kilisesini kuruyor. oysa henry başlarda luthercilere karşı roma'nın yanında yer almış, papa'ya bizzat mektuplar göndermiş şerefsizin teki. işine gelmeyince hemen "öyle demedim, böyle dedim"cilerden.
sağlıklı olsun da
charles da 56 yaşına geldiğinde "dünya malı dünyada kalır" diyerek imparatorluğu kardeşi ferdinand'a bırakıyor ve ispanya'da bir manastıra yerleşiyor. 2 yıl sonra sıtmadan gidiyor kaiser efendi.
henry ise sonunda amacına ulaşıp, hatundan hatuna atlayarak hayatına devam ediyor. seda sayan'ın rekorlarını alt üst etmesine rağmen taht en sonunda yine kızı mary'e kalıyor, oğlan yok yine (kendisi tarihe bloody mary olarak geçen rafine bir manyak bu arada).
son söz
8. henry'yi, kadın peşinde olduğu için mezhep değiştiren ve kendi kilisesini kurarak (bkz: anglikan) katolikten çıkan sapkın, cani ve zikine düşkün kişi olarak nitelemek magazincilik yapmaktır. bu adamın ziki sayesinde ingiltere'de modernleşmenin en önemli adımı atılabilmiştir. yine bu zik sayesinde dinin devlet üzerindeki tahakkümüne son vermiş ve doğu roma imparatorlarına benzer bir şekilde devletin-kralın din üzerindeki hakimiyeti sağlanmıştır. katolik kilisesinin ekonomik, siyasi ve hatta sosyal etkisi kırılmaya başlanmıştır. bunun uzun vadeli etkileri rönesans, reform, endüstri devrimi, aydınlanma çağı, laisizm, halk-millet egemenliği vs her yerde görülecektir. kısacası modern avrupa medeniyetinin temelleri kısmen de olsa henry 8'in ziki sayesinde atılmıştır.