Steven Spielberg Hakkında Sinefil Ortamlarda Satabileceğiniz Detaylar

Ana akım sinemanın en popüler siması Spielberg hakkında az bilinir bilgi ve anekdotlar, buyrun.

- az bilinen bir gerçekle başlayalım... daha doğrusu, bu yazıyı hazırlarken dikkatimi çeken ama daha önce duymadığım bir ayrıntıyı not edeyim: bundan 57 yıl önce, ya da tam tarih ve zamanı not düşmek gerekirse 1 mayıs 1964'te sabah saat tam olarak 04:00'te, abd new hampshire'da dartmouth üniversitesi'ne ait bilgisayar sisteminde ilk defa, basic programlama diliyle yazılmış olan programlar başarılı şekilde çalıştırılıyor... basic programlama dilinin yaratıcıları, john g. kemeny ve thomas e. kurtz adlı matematikçiler ama bu başlık altında dikkati esasen başka bir isim çekiyor: üniversitenin bilgisayar donanımı, çoklu terminallere izin veren ve general electric üretimi bir sistem... basic'in icadı ve kullanımına olanak sağlamış olan, general electric imzalı bu sistemin o tarihteki modeli olan ge-225'in tasarımcısı ise dahi bir elektrik mühendisi: arnold spielberg. evet, steven spielberg'ün babası...

baba arnold spielberg, 2020'de 103 yaşındayken hayatını kaybediyor


bir oda büyüklüğünde donanımdan oluşan ge-225'in o tarihlerde maliyeti $250.000'mış


- steven spielberg 6 yaşındayken babası onu bir gün yanına çağırıyor ve "önümüzdeki hafta sonu seni bu dünyada görebileceğin en mükemmel gösteriye götüreceğim, aslanlar olacak, trapezciler ve bir sürü inanılmaz aksiyon..."

spielberg sonrasını şöyle anlatıyor:

"kış tatiliydi ve o bir hafta bitmek bilmedi... küçücük bir çocuktum ve babam beni, dünyada görebileceğim en müthiş gösteriye (the greatest show on earth) götürmeye söz vermişti ve bu bir sirk olacaktı. aslanları, trapezcileri, palyaçoları görmek için sabırsızlanıyordum. sonunda o gün geldi ve karlı bir günde babamla arabaya atlayıp epey bir yol giderek bir yere geldik. araçtan inerek çok uzun bir kuyrukta beklemeye başladık. ben sonunda bir çadıra gireceğimizi düşünüyordum çünkü bir sirke hazırlamıştım kendimi ama neredeyse 2 saati aşkın süre kuyrukta bekledikten sonra bir bina içinde bir salona alındık ve koltuklara oturduk. tam karşımızda kırmızı bir perde vardı sonunda ışıklar söndü ve perde açıldı. ve ekranda görüntüler belirmeye başladı... işte o an anladım ki babam bana yalan söylemişti. sirk falan yoktu, bu bir filmdi ve film bir sirk hakkındaydı. bu benim sinemayla ilk tanışmamdı. daha önce hiç sinemaya gitmemiştim ve film izlememiştim. on dakika sonra hayal kırıklığım geçmiş, babamı affetmiş ve sinemanın o büyülü dünyasına, bir daha çıkmamak üzere dalmıştım bile..."

"the greatest show on earth"


- the greatest show on earth filminde trenlerin çarpışma sahnesi, küçük steven'ın aklını alıyor. filmden sonra babasından, kendisine bir elektrikli tren seti almasını istiyor. ama set eve gelip de küçük steven, trenleri birbirine çarpıştırıp parçalamaya başladığında trenlerle oynaması bir süreliğine yasaklanıyor.

işte o sekans: the greatest show on earth - tren sahnesi


spielberg'ün 2005 yılında çektiği war of the worlds (dünyalar savaşı) filminin başlarında, çocukların kumanda ile televizyonda kanal değiştirdikleri sahnede, televizyon ekranına saniyelik olarak, yukarıda bahsettiğim tren sahnesinden araba ile trenin çarpışma anı yansır... spielberg o saniyelik görüntü ile kendi çocukluğuna selam çakmaktadır.

- ailesi yahudi (ortodoks) ve inanışlarına çok bağlılar. spielberg, lisedeyken anti-semitizm kurbanı olduğunu söylüyor, sırf yahudi olmasından mütevellit bir grup öğrenciden değişik zamanlarda yediği iki dayağı kastederek:


- okulda izci kulübüne katılıyor ve liyakat rozetini haketmesi için ona fotoğrafçılık ile alakalı bir ödev veriliyor. bir video kamerası olduğunu ve fotoğraf yerine bir film çekip çekemeyeceğini sorduğunda olumlu karşılık alıyor ve ilk kısa filmini çekiyor. önceleri de çok çok kısa denemeleri olmuş olsa da 9 dakikalık 'the last gun' (1959), onun hayata geçirdiği ilk kısa film projesi. kendisi de çoğu röportajında bu filme, ilk filmi olarak referans veriyor. spielberg o sırada 12 yaşında:


- hakkında hemen hemen hiç done bulamadığım fighter squad adlı bir kısa filminden sonra (bazı kaynaklar 13 dese de) 15 yaşında üçüncü filmini çekiyor. escape to nowhere (1961)... kız kardeşine de küçük bir rol verdiği 40 dakikalık bir kısa film ve konu 2. dünya savaşı sırasında pusuya düşürülen bir manga asker ile alakalı (babasının anlattığı savaş anılarından esinleniyor). konu savaş ile ilgili olduğu için ve patlama sahneleri çekmesi gerektiğinden babasından küçük patlayıcıları yapabilmek amacıyla eczaneden yanıcı malzemeler almasını istiyor ama elbette bu isteği derhal reddediliyor. bunun üzerine düz bir tahta plaka üzerine bir tarafı çamura ve toza bulanmış bir kalın çubuk yerleştirerek kendi icat ettiği mekanizma sayesinde gerçekten de üzerine hızla basıldığında fırlayan çamur ve toz zerreciklerinin, yakın plan çekimlerde bomba patlamasını andırdığı bir düzenek oluşturarak çekimleri tamamlıyor. filmden bir sekans:

escape to nowhere - steven spielberg


gelelim ilk uzun metrajlı filmine

çoğu kişinin aklına hemen duel gelir ve ben de öyle bilirdim ama hayır. duel belki profesyonel yönetmenlik kariyerinin ilk filmi olarak kabul edilebilir ama amatörce de olsa ilk uzun metrajlı filmi firelight (1964), spielberg daha 17 yaşında.


135 dakikalık bu bilimkurgu filminin konusu ufo'ları ve uzaylıları araştıran bir grup bilim insanının başına gelenler hakkında. filmin yönetmeni, kameramanı, filmin müziğinin bestecisi aynı kişi: steven spielberg.

ancak yapımcıların isimleri dikkat çekiyor: arnold ve leah spielberg. filmin bütçesi olan $500 anne ve baba tarafından finanse edildiği için yapımcılar olarak onların adı geçiyor :) fazlasıyla amatör ruha sahip filmin kadrosu spielberg'ün kız kardeşi ve okul arkadaşlarından oluşuyor. müziği de okul bandosundan tanıdığı arkadaşları çalıp kaydediyorlar. montajın tamamlanması sonrası baba yine devreye giriyor ve şehirdeki bir küçük sinema salonunda filmin bir seans da olsa gösterimini organize ediyor. steven spielberg'ün, filmin gösteriminden kazandığı rakam müthiş dikkat çekici: $1. şöyle anlatıyor durumu:

"bir kişilik bilet ücreti $1 idi ve toplamda 500 bilet satılmıştı. ama sanırım bir kişi $1 yerine $2 vermiş olmalı ki toplam hasılat $501'di. masrafları düştüğümüzde $1 kar etmiştim."


bu ilk uzun metraj filmin bobinleri daha sonra kayboluyor. dolayısıyla bugün bu filmden kalan tek iz, youtube'da farklı noktalarda görülebilecek şu kesit:

steven spielberg - firelight


bu arada bu ilk filmle alakalı bir önemli detay da bu filmin konusunun, steven spielberg'ün zihninde evrilip evrilip yıllar yıllar sonra bir başka filmine altyapı oluşturması: close encounters of the third kind...

- yine daha önce bilmediğim ve çoğu kişinin de bilmediğini düşündüğüm bir husus: steven spielberg, drew barrymore ve gwyneth paltrow'un vaftiz babasıymış (godfather)... ama burada godfather terimini baba veya vaftiz babadan ziyade, himaye eden, kol kanat geren, abilik yapan şeklinde görmek gerekiyor. gwyneth paltrow ona uncle morty diye seslenirmiş. spielberg, gwyneth paltrow'u süper lüks yatında defalarca konuk etmiş ve ailecek akdeniz'in koylarında günlerce dolaşmışlar...

- hayatında hiç kahve içmemiş, bir fincan bile. kahvenin tadından ve kokusundan çocukluğundan beri nefret ettiğini söylüyor...

- jaws'ın çekimleri için 3 farklı mekanik köpekbalığı maketi/kuklası hazırlanmış. çekim sürecinde spielberg (ve ondan görerek tüm çekim ekibi) köpekbalığına (ve bu mekanik maketlere) bruce ismini takmışlar, genç spielberg'ün o tarihlerde avukatı olan ve tuttuğunu koparmasıyla tanınan bruce ramer'dan esinlenerek.

bu konuyla alakalı bir ayrıntı daha mevcut. jaws'dan yıllar yıllar sonra çekilen ve steven spielberg ile hiç ilintisi olmayan animasyon film finding nemo'da (2003) (kayıp balık nemo) bruce adıyla bir beyaz köpekbalığı resmedilir. işte o bruce, senaryoyu yazanların, jaws filmine ve dolaylı olarak steven spielberg'e bir saygı duruşudur.

- disleksiden muzdarip bütün hayatı boyunca (teşhis ancak 2007'de konulmuş). öğrenme bozukluğu, lisede notlarının çok kötü olmasına sebep oluyor ve berbat ortalaması sebebiyle liseden sonra ünlü sinema okullarına yaptığı başvurular kabul olunmuyor. o da california eyalet üniversitesine kaydoluyor ama 1968'de okulu bırakıyor. 2000'lerin başında tekrar kaldığı yerden başvurduğu üniversitede eksik dersleri tamamlayıp nihayet 2002'de, 55 yaşında diplomasına kavuşuyor. bu arada diğer öğrencilerin ve magazin basınının fark etmemesi amacıyla okula farklı isimle kayıt yeniliyor. sahte ismin gerçek kimliğini yalnızca bir avuç profesör ve idareci biliyor...

- her ne kadar bireysel silahlanmaya karşı olduğunu açıklasa ve silah satışlarının devlet tarafından kontrol altına alınması gerekliliği konusunda sesini yükseltse de sayılı silah (pompalı tüfek) koleksiyoncularından biri, steven spielberg. onu yakından tanıyanların söylediği kadarıyla keskin bir nişancı aynı zamanda...

kaynakça