Toplumsal Cinsiyet Rollerini Hicveden Drag Queen'liğe Dair Merak Edilenler
drag kelimesi köken olarak 1870'lere, victoria devri'ne kadar inmektedir. düşünülür ki drag kelimesi, o dönemde kadın giysisi giyerek gösteri yapan erkeklerin çağın modası olan ağır etekleri yerlerde sürümek zorunda kalmalarını ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır.
ne var ki kelimeye bir yüceltme havası kazandıran tamlama olan drag queen, 1960'larda cinsel özgürlük mücadeleleri sırasında ortaya çıkmıştır. kısaca, kadın kıyafetleriyle sahnede kadın rolünü oynayan erkeklere denir drag queen. bir de drag king var tabii, tam tersi olarak.
türkiye'deki en bilinen drag queen'lerin başında 2020 yılında kaybettiğimiz huysuz virjin (seyfi dursunoğlu) geliyordu.
artık bir sahne sanatı olarak kabul ediliyor drag queen'lik. türkiye'de de yeni yeni isimlendirilen ve tanınan bir alan oldu. huysuz virjin gibi bir ordinaryus varken onun yeri doldurulmaz elbet. küçük çaplı yerlerde, barlarda amatör olarak yapan arkadaşlarım var. enerjilerine hayranım.
drag olan kişinin (queen ya da king) asıl amacı giydiği kıyafetler ve girdiği kimlik doğrultusunda toplumun basite indirgediği toplumsal cinsiyet rollerini hicvetmektir. yapılan şovlarda kişi eğer kraliçeyse toplumun metalaştırdığı seks düşkünü, sözde kolay, genelde sarışın amerikan kadınını sahneye taşıyıp toplumun yaratısına çomak sokmaktır.
öte yandan, ülkemizde gelişmemiş olan bu kabare kültürü ve şov dünyası neticesiyle zorunlu seks işçiliği yapmak zorunda kalan çoğu travesti ve transeksüel, avrupa'nın bazı şehirlerinde ve amerika'da bu sahne şovlarıyla para kazanmaktadırlar. ne kadar dönüştürücü olup olmadığı sorgulansa da zorunlu olarak seks işçiliği yapmaktan çok daha iyi gibidir bu şovlar. (seks işçiliği aşağılık bir meslektir gibi anlaşılmasın, zorunlusuna karşıyım.)
judith buttler'in güzel cümlesine de gönderme yapılmadan geçilemez... toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden üretimi en çok da “beden” üzerinden oluyor. erkeksilik-kadınsılık beden üzerinden kurgulanıyor, bedenin performansı sizin cinsel kimliğinizi ifşa ediyor.
butler, bu tabulaşmış ve tekrarlanagelen cinsiyet rollerinin aslında özcü temellere sahip olmadığını ve yapıbozuma uğratılabileceğini “drag” metaforuyla bize veriyor. “drag” yani karşı cinsin kıyafetini giyme metaforu aslında karşı cinse ait tüm davranış modellerini üstünüze giydiğinizde sizin karşı cinsi oynayabileceğinizi, örneğin erkekken bu kıyafet değiştirmeyle bir kadın olabileceğinizi (being) vurguluyor. böylece, cinsiyet kimliklerinin aslında ne kadar akışkan, değişken yani sabit olmadığını gösteriyor.