Türkiye'nin İyi Eğitimli Memur Çocuklarına Sanki ABD'den Daha Yakın Bir Zihniyet: Almanya
90’ların başında ya da 2000’lerin hemen başında, anadolu’nun ot bitmeyen bozkırlarında dünyaya gelmiş, ortaokulu kırmızı “tüm dersler” test kitaplarına gömülerek “anadolu/fen lisesi ya da askeri okul olsun bari” diyerek geçirmiş, lise yıllarını da anadolu ya da fen lisesinde birbirinden ineklerle test çözüp “son 5 yılın öss’si elimde” diye hava atarak tamamlamış kardeşlerim… bu yazı tam size göre.
biz, soba başında test çözen nesil. “şuradan bir şey çıkarsa a olur, olmadı şıklardan yürürüz” mantığıyla öss’de zirve yapmış, sonra da ıtu, odtü, belki biraz da boğaziçi koridorlarına savrulmuş güzel insanlar. bilkent mi? yazmayı düşündük tabii, ama “fakiriz, ayak uyduramayız” anksiyetesi sağ olsun, yine tercihi devletten yana kullandık. işte tam da bu yüzden almanya bizim için bir nevi “level easy” arkadaşlar.
çünkü burada rekabet yok. iki haftada bir sprint toplantılarında millet “şu şekilde çalışan bir buton implement ettim” diye sunum yaparken, sen bir gece kahveyle “s*çtım mavisini” görmeden (görenlere, anlayanlara selam olsun), database refactor etmişsin, cı/cd pipeline’dan usain bolt gibi geçmişsin. böyle olunca 2-3 sprint sonra ekipten biri “bu eleman farklı ya” demeye başlıyor. hocam, odaklan, iki ayda “team rockstar” pozisyonu garanti. biz öss çocuklarıyız, mülakatsa mülakat, algoritmaysa algoritma… sobanın başında çözmüşüz bir kere, burada da çözeriz.
evet, almanya biraz batıyor, layoff’lar artık ofis kahve sohbetlerinin ana konusu olmuş durumda. ama kardeşim, biz zaten yanmayı öğrenmişiz. sobanın sıcağından geçtik, türkiye’de cehennemi gördük. buradaki kaloriferli “cehennem” bize tatlı bir yaz akşamı gibi geliyor. günde 5 uçak var istanbul’a. iki saatte mis gibi memlekete varsın, bir döner ye, ailene sarıl, sonra dön işine devam et. bir de pasaport kontrolünde artık o cefakâr türk pasaportunu hem almanya’da hem istanbul’da kimseyle muhatap olmadan okutabiliyorsun. yaşasın dijital devrim!
bu entry özellikle anadolu’nun ot bitmeyen diyarlarından kopup, odtü/itü gibi mühendislik okullarından mezun olmuş, sistemle kavga etmeyen, sistemi optimize edip üstüne çıkmayı kendine görev edinmiş kardeşlerime gelsin. bizim en büyük süper gücümüz ne? odaklanma ve pragmatiklik. bu ülkede babamıza göre sınıf atlayıp, annemize “benim oğlum/kızım mühendis oldu” dedirtebildiysek, burada da aynısını yaparız.
amerika bizler icin cok uzak. amerikan futbolu, beyzbol falan zaten bize göre değil. bizler memur çocuklarıyız, fazla risk alamayız. en fazla nba severiz. aileden çok uzaklaşamayız. bizler naif insanlarız; en ufak sorunda bile “ailemize minnet borcumuzu ödeyelim” diye düşünen insanlarız. amerika bizim için fazla rekabetçi, fazla uzak. ama almanya? iki sprintte yıldız ol, hafta sonu istanbul’a kaç, sonra dön devam et. işte bu yüzden, buyurun, almanya sizi bekliyor.