Yakın Akraba Sayılan Guguk Kuşu ve Otomatik Portakal Filmlerinin Benzerlik ve Farkları

One Flew Over the Cuckoo's Nest (1975) ve A Clockwork Orange (1971) filmlerinin benzerlik ve farklarını sıralayan güzel bir sinema içeriği.
Yakın Akraba Sayılan Guguk Kuşu ve Otomatik Portakal Filmlerinin Benzerlik ve Farkları

one flew over cuckoo's nest; kubrick sinemasının rahatsız edici başyapıtı, 1971 tarihli a clockwork orange ile oldukça çarpıcı benzerlikler içeren bir milos forman klasiğidir. film, kendisine yakın zamanda (4 yıl önce) vizyona giren otomatik portakal ile birçok açıdan (filmdeki alt metinler dahil) yakın akrabadır.

1975 tarihli milos forman klasiği guguk kuşu, jack nicholson'ın inanılmaz oyunculuk yeteneğiyle devleştiği, izleyicisine büyük ve önemli sorular sorduran bir filmdir. yazıyı yazmamın sebebi, filmin en az kubrick sineması filmleri kadar kusursuz olmasıdır. yani kubrick eğer bu eseri/romanı film yapmaya karar verseydi, bizler üç aşağı beş yukarı böyle bir filmle karşılaşırdık. aslında her iki yönetmenin sinema dilleri, diğer yapımlarıyla oldukça ayrışıyor. dolayısıyla otomatik portakal'ı forman çekseydi, yine filmler benzer olurdu diyemeyiz. bu benzerlik, forman'ın filmlerinden sadece "guguk kuşu" için geçerlidir. kubrick sinemasını seven izleyici, eğer hala guguk kuşu'nu izlemediyse, büyük bir eksiklik yaşıyor demektir.

incelemesi yapılacak bu iki önemli eseri, daha önce izlememiş olan seyirci için spoiler uyarısı vererek, yazıya başlayalım...

Buradan sonrası spoiler içerir.

1. her iki filmin başrolü, toplumsal normlara uymayan ve istediği hayatı yaşaması için başkasının özgürlük alanına tecavüz etme potansiyeli taşıyan karakterleri anlatır. mcmurphy, reşit olmayan kızla cinsel ilişkiden dolayı, alex is evine zorla girdiği kadını öldürdüğü için cezaevine girer.

2. mcmurphy deli taklidi yaparak, denetimin daha az olduğu ve daha kolay kaçabileceğini düşündüğü akıl hastanesine kendini nakil ettirir. alex ise, içişleri bakanının gözüne girerek, "suçlu tedavisi" programına dahil olarak, dışarı çıkma peşindedir.

McMurphy

3. her iki karakterin kitleleri gaza getirme ve peşinden sürükleme kudreti bulunur. ikisi de ebeveynlerin korkulu rüyası olan arkadaştırlar. beraber takıldığınız zaman, suç işlemeden durmanız imkansız gibidir. zekidirler ancak bu zekaları, aynı zamanda onların laneti olmuştur. elbette burada, alex'in daha azılı bir suçlu olduğunu belirtmek gerekir. mcmurphy daha standart bir suçludur, alex ise psikopat bir serseridir.

4. hem mcmurphy'nin hem de alex'in beyinlerini etkileyen metotlarla yapılan "tedavi", korkunç sonuçlar verir. mcmurphy insanlıktan çıkıp, tüm hayat sinyallerini kaybetmiş bir bitkiye dönerken, alex, bir dizi olayla beraber çıldırarak intihar girişiminde bulunur.

5. filmlerin sonunda ikilinin hayatı farklı sonla biter. uygulanan tedavi sonrası mcmurphy, hiç kimseye zarar veremeyecek bir yaratığa dönmüştür. o'nu bu yıkımdan, yastıkla boğarak şef "kurtarır". alex ise iktidarın kirli oyunlar oynadığı bir oyuncak haline gelmiştir. eskisi gibi suçlu refleksleri gelişmesi için, kendisine tekrar farklı bir tedavi uygulanır.


6. benzer karakterler dışında, her iki filmde bol bol beyaz vardır. alex ve arkadaşlarının kıyafetleri, içtikleri bıçaklı süt, akıl hastanesinde beyaz giyinen deliler, beyaz odalar ve koridorlar. beyaz renk, bu iki filmde de hiç olmadığı kadar sevimsizdir. adeta masumiyetin simgesi olmaktan çıkmış, rahatsız edici bir havaya bürünmüştür. iki filmi izledikten sonra, "beyaz" size oldukça itici ve can sıkıcı gelecektir.

7. her iki film de toplumun suçlulara bakış açısını ve onlara uygulanan muameleyi eleştirir. alex'in evreni, belirsiz bir gelecekte geçen distopyadır. toplum iyice çürümüş, gençler, yaşlılara zorbalık yapmakta ve insanoğlu suça çözüm aramaktadır. guguk kuşu ise bulunduğu zamanda geçer. ancak uygulanan faşizan sistemle, suçluların topluma kazandırılmasının imkansızlığından dert yanar. iki eserde de suçlular, "içeri" girdiklerinde, daha da azılı suçlu olma potansiyeli taşırlar.

8. filmde yer alan asıl kötü (villain) karakterler, guguk kuşu'nda gerçek bir kişiyken, otomatik portakal'da devletin (iktidarın) kendisidir. guguk kuşu'ndaki akıl hastanesinin, filmin tamamının geçtiği yer olmasından kaynaklı, aslında o hastane de, devletin mikro bir versiyonudur. başkanı vardır, koruma görevlileri vardır vb. alex'in evreninde alex'i dış dünyayla ve devletle (polisler, bakanlık, hapishane şefi, dr. brodsky) mücadele ederken görürüz. her iki karakter de, özünde sistemin kendisiyle çatışmaktadır.


9. 3. maddeye ilave yaparsak, mcmurphy tanrının günah işlemeyi seven bir kuludur. ancak günahı hobi amaçlı işlemez. sadece daha esnek ve özgür hareket etmeye ihtiyacı vardır. alex ise insanlıktan nasibini almamıştır. tanrının aciz bir kulu değil, acı çektirmekten zevk alan ve sadist özellikler taşıyan biridir. dolayısı ile her ne kadar iki karakter suçlu olsa da, alex'in suç dosyası, mcmurphy'e göre aşırı kabarıktır. otomatik portakal'da bu suça eğilim, distopik evrenin geneline yayılmıştır. yani aslında dünya, alex gibi psikopatların kol gezdiği, berbat bir yer haline gelmiştir. dolayısı ile filmdeki alex, aslında o gelecekte çokça yer almaya başlayan bir karakterdir. yani alex, aslında kendi zamanı için istisnai biri değildir.

10. otomatik portakal'ın ana düşüncesi; kişinin seçme özgürlüğünün elinden alınmaması gerektiğidir. eğer kişi seçemeyecek duruma gelecek kadar aciz bırakılırsa, o halde o kişinin insanlığından artık söz edilemeyecektir. guguk kuşu'nun ana düşüncesi ise; kişinin birey olma hakkı, yani kendisi olma özgürlüğüdür. toplumda yer alan kişiler farklı karakterde olabilir. kişileri tek tipleştirme, toplumun yapısına dinamit atmaktır. toplum, ancak ve ancak kendisi olmayı başarabilen ve biricik/birbirinden farklı karakterdeki insanlarla bir “medeniyet” haline gelebilecektir.


11. mcmurphy ile alex arasındaki temel farklılık ise şudur; mcmurphy, özgürlüğü kısıtlanmış bir alana hapsolan güçlü adamı, oradan kurtaracak vizyona sahip bir bireydir. beceremeyeceğini bile bile bahse girerek, akıl hastanesinden kaçmayı başaran arkadaşı şef'e ilham verir. yani mcmurphy aslında zekanın ve cesaretin dizginlenemez olduğunu, tüm sınırlamaların ve limitlerin, insanın beyninde olduğunu söyler. alex ise keskin zekasını hayvani içgüdülerinin tatmini için kullanır. beethoven'in kudretli müzikleriyle durmaksızın günah işler ve kanlı eylemlerini gerçekleştirir. alex de bu haliyle bir çok kişiye ilham verir ancak alexander delarge'in verdiği ilham, toplumda var olan bireylerin hayatlarında geri dönülemez hasarlar bırakacaktır.

tüm zamanların en büyük klasiklerinden olan bu iki filmi, ilk defa izleyecek olan seyirciler, öncelikle kendi zamanını (roman 60'lı yıllarda geçer) anlatan guguk kuşu'nu, daha sonra ise belirsiz bir gelecekte geçen otomatik portakal'ı izleyebilir.