Yaptıkları Çalışmalarda İçindeki Başka Bir Güçten Yararlandığını Söyleyen Bilim Adamı ve Sanatçılar

1862’de iskoçyalı matematikçi james clerk maxwell elektrik ve manyetizmayı birleştiren bir grup temel denklem geliştirdi. ölüm döşeğindeki tuhaf sayılabilecek itirafı ise, bu meşhur denklemleri keşfedenin kendisi değil, “içindeki bir şey” olduğu yolundaydı; basitçe “gelivermişlerdi” kendisine.

 James Clerk Maxwell 


william blake
de benzeri bir deneyim aktarmış ve uzun öyküsel şiiri milton için şöyle bir ifade kullanmıştı: “bu şiiri anlık dikte yoluyla, herhangi bir ön düşünme süreci yaşamadan, hatta neredeyse iradem dışında, bir seferde bazen on iki, bazen yirmi mısra yazarak ortaya çıkardım."

  William Blake


johann wolfgang von goethe ise kısa romanı genç werther’in acıları'nı pratikte herhangi bir bilinçli girdi olmaksızın, sanki kendiliğinden hareket eden bir kalemi tutarcasına yazdığını iddia etmişti.

  Johann Wolfgang Von Goethe


ingiliz şair samuel taylor coleridge’i de atlamayalım bu arada. diş ağrıları ve yüzündeki nevralji için 1796’da kullanmaya başladığı afyona kısa süre sonra geri dönüşsüz bir bağımlılık geliştiren şair, haftada iki litreye varan miktarda afyon ruhu çeker hale gelmişti. egzotik ve düşsel imgeleriyle “kubla khan” (“kubilay han”) şiiri, kendisinin “bir tür düş” olarak betimlediği bir afyon sarhoşluğu içindeyken yazılmıştı. afyon, onun için bilinçaltının nöral devrelerini uyaracak bir araç haline gelmişti. 

 Samuel Taylor Coleridge


kubilay han’ın güzellik dolu dizelerinden ötürü coleridge’i takdir etmemizin nedeni, bu dizelerin başkasının değil de onun beyninden çıkmış olması değil midir? ancak şair o sözcükleri ayıkken yakalayamadığına göre, şiir için övgüyü hak eden tam olarak kimdir aslında?

carl jung’un ifadesiyle, “her birimizin içinde, tanımadığımız biri daha vardır.” pink floyd’un ifadesiyle de “kafamın içinde biri var, ama o ben değilim."

Bonus:

Pink Floyd - Brain Damage

kaynak: david eagleman // incognito