Brandon Lee, The Crow Setinde Tam Olarak Nasıl Yanlışlıkla Vurulup Öldü?

the crow... seneler boyunca "brandon lee bu filmin çekimlerinde kaza kurşunuyla sette vurularak öldü" olayından ötürü bu film hep aklımın bir köşesindeydi. bu filmi özellikle bu olay yüzden çok merak ediyordum. bu bilgiye sahip olmak da filmi izlerken sürekli diken üstünde olmama neden oldu ama brandon lee'nin öldüğü sahne haklı sebeplerden ötürü filmde yer almıyormuş. yine de merakımı gidermek için filmi izledikten sonra brandon lee'nin tam olarak nasıl öldüğüyle ilgili detaylı bir araştırma yaptım, sizinle de paylaşayım.
filmdeki beyaz yüz makyajı olayı brandon lee'nin biraz canını sıkmış. makyözlerin yüz makyajını yaptıktan hemen sonraki bembeyaz halini brandon lee sevmediği için makyaj malzemelerini brandon lee'ye vermişler, o da evde her akşam uyumadan önce makyajı yapıyormuş, ertesi gün uyanıncaki hali daha doğal olduğu için onu daha çok beğeniyormuş. neyse bu makyaj muhabbeti yorucu olduğu için filmin önce makyajlı sahneleri çekmişler, makyajsız çekilmesi gereken flashback sahnelerini ve tek tük birkaç sahneyi de en sona bırakmışlar ki brandon lee makyajla uğraşmadan son çekim haftasını rahat geçirsin. çekimlerin büyük çoğunluğu bittikten sonra, çekimlerin bitmesine 8 gün kala makyaj gerektirmeyen flashback sahnelerini çekmeye başlamışlar. filmdeki flashback sahnesinde hatırlarsanız, eric draven ve nişanlısı shelley webster tavan arasındaki evlerindeyken t-bird çetesi evlerini basıyor.
The Crow - Eric ve Shelly'nin Ölümü
shelley'e tecavüz edildiğini gören eric salona girdiğinde tin tin eric'e bıçak fırlatıp saplıyor, sonra da funboy ve çetenin lideri t-bird eric'in sırtına birer kurşun sıktıktan sonra eric'i aşağı atıyorlar. işte bu sahnede funboy rolündeki michael massee aslında elindeki magnum tabancayı filmde gördüğümüz gibi ulu orta ateş etmek yerine bir kese kağıdının içinden eric'e ateş edecek şekilde düşünülmüş, hem de normalde senaryoda yokken son anda eklenmiş. normalde senaryoda ateş eden kişi sadece çete lideri t-bird'müş. neyse, tahmin edeceğiniz gibi bu sahnede funboy'un elindeki altıpatlar tabancanın içinde kurusıkı mermi olması gerekiyor ama film ekibinin elinde o an kurusıkı mermi olmadığı için hızlı olmak adına normal mermilerden kurusıkı mermi yapmaya karar veriyorlar.
burada kısaca merminin çalışma prensibinden bahsetmek için biraz teknik detaya girmek lazım ama çok basit ve sade şekilde anlatacağım (kaynak). tabancada tetiğe bastığımızda gerildikten sonra merminin arkasına vuran horoz (ing. hammer) diye bir mekanizma var, buradan bakabilirsiniz:
bu horoz, namludaki merminin dibindeki kapsül (ing. primer) denen kısma vurunca, kapsül patlayarak merminin içindeki barutun ateşlenmesini sağlıyor. merminin içindeki barut ateşlenince de merminin en ucundaki çekirdek denen demir parça merminin çerçevesinden ve silahtan ayrılarak hedefe gidiyor. daha kolay anlamanız için mermilerin neresine ne isim veriliyor, buradan bakabilirsiniz:
the crow film ekibi nedense gidip kurusıkı ve yalancı mermi almaya üşeniyor ve ellerindeki gerçek mermilerden kendileri kurusıkı ve yalancı mermi yapmaya karar veriyorlar. ihmaller zinciri zaten üşengeçlik edip bu kararı vermeleriyle başlıyor. kurusıkı mermi (ing. blank) yapmak için gerçek mermilerin ucundaki çekirdek kısmını kerpetenle söküp çıkarıyorlar. sonra da bazı mermilerin içindeki barutun tamamını, bazılarının içindeki barutun da 3/4'ünü döküp dibinde azıcık bırakıyorlar. bazılarının barutunu da tamamen dolu şekilde bırakıyorlar. film setlerinde iç çekimler için merminin içindeki barutun bu şekilde 1/4'ü bırakılıyor (ing. quarter blank), dış çekimlerde de barutun tamamını bırakıyorlar (kaynak) çünkü merminin içinde ne kadar barut bırakırsanız ateş edince tabancadan o kadar ses ve ışık çıkıyor. barutu kısmen bırakılmış mermiler kurusıkı mermi olarak çekimlerde kullanılıyor, barutu komple dökülmüş mermiler de yalancı mermi (ing. dummy bullet) yapımında kullanılıyor.
kurusıkı mermiyi az önce tarif etmiştik: kapsül kısmı aktif, içinde değişken miktarlarda barut var, ucunda da çekirdek yok demiştik. yalancı merminin kurusıkı mermiden farkı da şu: yalancı mermi dışarıdan bakınca bire bir gerçek mermi gibi gözüküyor, yani ucunda çekirdek var ama hem içinde barut yok hem de dibindeki kapsül aktif değil, sönmüş/patlamış bir kapsül. dolayısıyla tetiğe basınca silahın horozu hem aktif olmayan bir kapsüle vurduğu için hem de merminin içinde barut olmadığı için hiçbir şey olmuyor. özetle kurusıkı mermiler tabancadan ses ve ışık çıkarması için kullanılıyor, yalancı mermi de görsel amaçlı kullanılıyor. ikisi de tehlikeli değil.
yalancı mermiye ihtiyaç duyan film ekibi birkaç tane kurusıkı mermiyi silaha koyup ateş ediyor. bu şekilde kurusıkı merminin dibindeki kapsül kısmı aktifliğini kaybederek sönmüş oluyor. daha sonra da kapsülleri deaktif edilmiş bu mermilerin ucuna çekirdekleri takıyorlar. böylece içinde barut olmayan, kapsülü sönmüş, dışarıdan gerçek gibi gözüken yalancı mermiler elde ediyorlar. bunu bir silaha koyup ateş ederseniz patlamıyor, sadece görsel amaçlı. filmde kullanılan magnum tabancanın 6'lı mermi haznesinin uçları açık olduğu için bu yalancı mermiler kullanılıyor ki tabancanın namlusuna yapılan yakın çekimlerde gerçekçi dursun.
brandon lee'yi öldüren dev ihmal şu
kurusıkı mermilerle ateş edilerek kapsülü deaktif hale getirilmiş içi barutsuz kovanlarla, içi barutsuz ama ateş edilmediği için kapsülü aktif kovanlar yanlışlıkla aynı masada bir araya gelerek karışıyor. iki tür kovanın da hem baş kısmında çekirdeği olmadığı hem de içinde barut olmadığı için bire bir aynı gözüküyorlar. dolayısıyla yalancı mermi yapan ekip, masadaki kovanlardan ellerine ne denk gelirse başına çekirdek takıyorlar. hazırlanan bu yalancı mermilerden 6 tanesi, çekilecek bir sahne için magnum tabancaya yerleştiriliyor (bu sahne eric'in funboy'u ve sarah'nın annesini yatakta bastığı ve funboy'un yataktan eric'e magnum'u doğrulttuğu sahne). tabancadaki 6 mermiden bir tanesi maalesef yanlışlıkla yapılan, kapsülü aktif ve ucu çekirdekli, içi barutsuz bir mermi. çekim sırasında bu mermi namluya denk geliyor, tetiğe basılıyor, silah patlamıyor, sadece klik sesi geliyor (bu klik sesini daha sonra polise ifade veren 2 set çalışanı anlatıyor). klik sesini kimse umursamıyor ama bu ses, tetiğe basıldığında silahın horozunun kapsülü aktif olan mermiye vurması sonucu merminin kovanın ucundan ayrılarak namlunun ortasına bir yere takılması. aktif bir kapsül, çekirdeği merminin çerçevesinden ayıracak kadar itiş gücüne sahip ama çekirdeği namludan dışarı fırlatacak kadar da güçlü değil. özellikle de magnum gibi namlusu uzun bir tabancada ya da tüfeklerde, bu şekilde içi barutsuz ama kapsülü aktif bir mermi sebebiyle çekirdeğin namludan tam çıkış yapamaması durumu daha da muhtemel. bu şekilde kimse farkında olmadan namluya çekirdeğin takılması durumuna ingilizcede squib load deniyor. çekimi bitiriyorlar ve silah bu şekilde namlusunda çekirdek bekler halde 2 hafta duruyor.
2 hafta sonra flashback sahnesinin çekimleri için magnum'u getiriyorlar. yönetmen bu sahne için içinde tamamen barut olan bir kurusıkı mermi istiyor ki silahtan etkileyici şekilde ses ve ışık çıksın. normalde içi tam barut dolu kurusıkı mermiler dış çekimlerde kullanılıyor demiştik ama yönetmen burada iç çekim yapıyor olmasına rağmen resmen coşuyor. büyük ihtimalle silah kese kağıdının içinden ateş edileceği için silah patladığında güçlü bir ses ve ışık çıkmasını istiyor. neyse, 2 hafta önceki çekimde yakın plan çekim yapıldığı için magnum'a yalancı mermiler konmuştu. bu yalancı mermiler çıkartılıyor ve yerine içi tam barut dolu ama zararsız kurusıkı mermiler yerleştiriliyor. ekibin bilmediği şey ise tabancanın namlusunda takılı bekleyen çekirdek. burada namluyu kontrol etmediği için ekibin yine büyük bir ihmali var. sahne hazırlanıyor, çekim başlıyor, funboy karakteri magnum'un tetiğine basıyor ve içi tam barut dolu kuru sıkı mermi patlıyor. barutun itici gücüyle namluda bekleyen çekirdek de namludan süratle çıkış yapıyor. tam doz barutun ve namluda bekleyen çekirdeğin birleşmesiyle, brandon lee resmen içi tamamen dolu gerçek bir mermiyle vurulmuş kadar oluyor. mermi çekirdeği brandon lee'nin karnından giriş yapıp içeride omurgasına takılıyor. hastaneye kaldırılan brandon lee 6 saatlik bir operasyon geçiriyor ama kan kaybından ve kalp yetmezliğinden 31 mart 1993'te 28 yaşındayken hayatını kaybediyor. daha sonra da özel bir cenaze töreniyle seattle'da babası bruce lee'nin yanına gömülüyor. (kaynak 1, kaynak 2)
brandon lee hayatını kaybettikten sonra çekimler durduruluyor ve polis filmin bütün kayıtlarına el koyuyor
brandon lee'nin öldüğü anın kayıtlı olduğu kısma ya polis sonsuza kadar el koyuyor ya da imha ediliyor, o banda gerçekte ne oldu bilmiyoruz ama kesin olan bir şey var ki ölüm anını içeren bu bant gerçekten de hiçbir şekilde sızdırılmıyor. internette bulmanız imkansız. çekilen o sahnede silahı ateşleyerek yanlışlıkla brandon lee'nin ölümüne sebep olan funboy rolündeki oyuncu michael massee, yaşadığı travma nedeniyle 1 sene oyunculuğa ara veriyor. daha sonra başrolünde brad pitt ve morgan freeman'ın olduğu 1995 yapımı se7en filminde küçük bir rolde oynuyor ama sinemada dikiş tutturamayıp 2016'da ölüyor. yaşadığı travmadan ötürü senelerce kabuslar gören michael massee the crow filmini de hiç izlememiş. ağustos 1993'te brandon lee'nin annesi sette oğlunun ölümüne yol açan kaza sebebiyle filmin yapımcılarına dava açıyor. 2 ay sonunda uzlaşma sağlanıyor ama uzlaşma koşulları gizli tutularak halka açıklanmıyor. bu kazadan sonra sinema sektöründeki güvenlik önlemleri standartlarına dair çok ciddi iyileştirmeler ve değişiklikler yapılıyor ki benzer bir olay tekrar yaşanmasın.
brandon lee'nin ölümünün ardından yapımcılar, annesi linda lee ve kız arkadaşı eliza hutton, brandon'ın anısına filmi bitirmeye karar veriyorlar. filmin çekimleri bitince miramax dışında hiçbir şirket yaşanan olayların ardından halkın tepkisini çekmemek için filmi yayınlamak istemiyor. miramax filmi yayınlıyor ve sonuna "brandon ve eliza anısına" yazıyorlar. brandon lee'nin ölümünün ardından eksik kalan sahneleri çekmek için cgi ve brandon lee'nin dublörü kullanılıyor. bu arada bahsetmekte fayda var, brandon lee'nin o zamanki dublörü chad stahelski sonradan the matrix'te keanu reeves'in dublörlüğünü de yapıyor, hatta daha sonra yönetmen olarak john wick serisini çekiyor.
neyse, the crow'da brandon lee'nin ölümünden sonra çekilen sahnelerden bazıları şunlar
• kırmızı tonların hakim olduğu, brandon lee'nin ölümüne sebep olan meşhur flashback sahnesi tamamen baştan kurgulanıp brandon lee'nin dublörüyle yeniden çekiliyor.
• eric draven'ın dirilip mezardan çıktıktan sonra evine döndüğü ve yüzünün gözükmediği her sahne. sarah ile olan karşılaşması da dahil.
• eric'in çatıda gitar çaldığı sahneler.
• eric'in çatıda polisten kaçtığı sahneler (brandon lee yaşıyor olsaydı bu sahneler yüksek ihtimalle yine dublörle çekilecekti zaten).
• eric'in çete lideri t-bird'ü arabaya bantlayarak havaya uçurduğu sahne.
• cgi olarak da eric'in ilk mayaj yaptıktan sonra pencereye doğru geldiği sahneyi örnek gösterebiliriz.
filmi genel olarak beğendim ama yönetmenlik ve yer yer oyunculuklar biraz zayıf kalmış. bu yüzden sinema filminden çok televizyon filmi hissi veriyor ama filmin bu konudaki açığını brandon lee kapatmış diyebiliriz. adam kendini izletiyor ve karakterle bağ kurmanızı sağlıyor. bir de eric draven karakterini izlerken heath ledger'ın joker'iyle kıyasalamamak elde değil. heath ledger'ın, oynadığı joker karakterini çizgi romandaki jokere de ilham olan the man who laughs'dan ilham aldığı biliniyor ama kesinlikle the crow'daki eric draven karakterinden de ilham alınmış. özellikle gangsterlerin büyük bir masa başında toplandığı sahnede mekana çat kapı girip kibar ama özgüvenli şekilde "beyler..." dediği sahne ve çatışma başladıktan sonra bir yerde palyaço gibi dalga geçerecesine eller havada yan yan hareket yaptığı sahne tam karakteristik joker tripleri. bunun dışında çatıda koşarak polisten kaçma sahnesi the matrix'in açılış sahnesine ilham olmuş bence. ortam, atmosfer, uzun deri ceket, kadrajlama falan bire bir aynı.
filmin sonunda sarah'nın söylediği çok güzel ve anlamlı bir söz var. hem bu filmin çekimlerinde ölen brandon lee'yi anmak hem de sevdiğiniz ve kaybettiğiniz insanları yaşatmak adına çok etkileyiciydi:
"eğer sevdiğimiz insanlar bizden çalınmışsa, onları yaşatmanın yolu onları sevmeyi bırakmamaktır. binalar yanar, insanlar ölür ama gerçek sevgi sonsuza kadardır"
"if the people we love are stolen from us, the way to have them live on is to never stop loving them. buildings burn, people die, but real love is forever"