Endonezya'da 1963'te Gerçekleştiğine İnanamayacağınız Aşırı İlkel Kabile Savaşı
Savaştan görüntüler şu şekilde
Neyin nesi bu görüntüler?
görüntüler kurgu değildir, antropolog robert gardner'ın çektiği "dead birds" belgeselinden alınmıştır, amerikan kongre kütüphanesi, belgeseli ulusal film arşivine eklemiş, "kültürel, tarihsel ve estetik yönünden önemli" olduğuna kanaat getirmiş ve korumaya almıştır.
belgeselde papua'nın yerli dani halkından kabilenin günlük yaşantısı araştırılmış, özellikle antropolojinin 1960'ların başında devlet dışı toplumlardaki savaş uygulamalarına ilişkin ortaya çıkan kaygılarını yansıtmıştır.
tamamını izlemek isterseniz: https://www.youtube.com/watch?v=vbibgjujsqi
filmde görünen savaş sahneleri, bildiğimiz savaş değil, küçük ölçekli ama her gün süren ritüel savaşlarıdır. bu savaşların amacı karşı tarafa net üstünlük kazanmak değil, ölen birinin intikamını almak (böylelikle ölen kişinin hayaleti köyün bereketini kaçırmayacak) ruhların beğenisini kazanmak vs...gibidir. dolayısıyla yaralanma ve ölüm sayıları bildiğimiz savaşlara göre çok az olmaktadır.
belgeselin çekildiği dönemler, dünyanın uzak köşelerinde merkezi ve modern yönetimlerin henüz kurulduğu dönemlerdi, mesela fransız koloni imparatorluğu 1960'larda daha yeni dağılıyordu. bu tarz yerli ve ilkel halklara ulaşıp, onları moderniteyle tanıştıracak herhangi bir yapı bulunmuyordu, dolayısıyla binlerce yıl süren izolasyon ancak 1990'ların sonuna doğru tam anlamıyla bitti.
bugün bu bölgede dani halkı ritüel savaşları yapmıyorlar, çoğunlukla dış dünyadan yardım alıyorlar, özellikle yaban domuzu onlar için çok önemli bir yere sahip olduğundan (olasılıkla tek protein kaynakları olduğu için) kendilerine yaban domuzu getirenlere büyük şükran duyuyorlar.
aşağıdaki videoda da bugünün dani halklarından bir şefe hediye edilen yaban domuzunu ve tepkisini görebilirsiniz
bahsi geçen west papua bölgesinde yaşayan biri olarak birkaç kelam da ben etmek isterim
hali hazırda şu anda west papua eyaletinde bulunan raja ampat bölgesinde yaşıyorum. bu bölge genel olarak içinde sadece %1'inde yaşam olan irili ufaklı tropikal adalardan oluşan bir bölgedir. öyle vahşi bir coğrafya ki şu anda yaşadığım barakadan 100 metre ötemdeki ormandan içeriye girsem büyük ihtimal sağ çıkamam. piton yılanlarından tutun da milyon tane değişik canlı dolanıyor gün içerisinde etrafta. okyanus zaten bambaşka bir dünya. bazen sabah kahvemi içerken köpekbalıkları dolanıyor 5 metre ötemde.
bunu niye anlattım ve konuyla alakası nedir diyebilirsiniz. şu nedenle alakalı; burada yaşama elverişli ve kullanılabilir arazi çok kısıtlı. bu nedenle yokluğun dibinde yaşayan bu insanlar için bir karış arazinin bile katliam yapacak kadar önemi büyük. çalıştığım kurumda bu bölgeyi kalkındırmak ve çocuklara, gençlere eğitim vermek adına kurduğumuz bir derneğimiz var. bu nedenle bazı zamanlar civardaki köylere çocuklara ingilizce eğitimi vermek için gidiyorum. çoğu köyde hala elektrik bile yok. okul zaten hak getire. çoğu zaman dersleri kiliselerde veriyorum. bu sayede köyün ileri gelenleriyle çat pat sohbet etme ve bölge insanını tanıma fırsatım oldu. tanıdıkça da düşünce yapılarını daha iyi anlamaya başladım.
bu yokluk içinde buranın insanının en önemli varlığı sahip olduğu topraklar olmuş. hani izinsiz, selamsız köyün deniz sınırlarından tekneyle bile geçseniz büyük olay çıkar. büyük ihtimal sizi mızraklarla kovalayıp o teknenizi bir yerinize monte ederler. bir de müthiş eğlenceli, mütevazi insanlar ama işte kültürlerine ters gelen bir şey yaptığınızda acayip tepki gösteriyorlar. hani yakarsa dünyayı garibanlar yakar demiş ya baba ahanda tam olarak öyle. kaybedecek bir şeyleri olmadığı için korkusu da yok buranın insanının.
bir de aslında papua yeni gine'ye bağlı olması daha mantıklı görünen bu bölgeye endonezya devleti zamanında zorla girmiş. tek nedeni de dünyanın sayılı altın madenlerinin bu bölgede olması. ortak dil olan endonezce'nin bu bölgeye gelmesi bile çok yeni tarihlerde gerçekleşmiş. köyün yaşlıları mesela endonezce konuşamaz burada. okuma yazma genel olarak çok düşük seviyelerde zaten. endonezya eyalet sistemi ile yönetildiği için bu bölgenin kendine has kuralları ve uygulamaları var.
ezcümle uzun yıllardır hem arazi için hem de endonezya devletinin ilhakı ile mücadele etmiş bu halk. fakirlik içinde, imkansızlıklarla yine iyi bile direnmişler inanın bana. zaten bir gün yolunuz düşer de bu coğrafyayı görme imkanınız olursa dediklerimi çok daha iyi anlarsınız. ağaç dışında kullanılacak hiçbir malzeme yok burada. ondan silahını da onunla yapmış, takısını da onunla yapmış hatta videoda gördüğünüz gibi yetmemiş s*kine taşağına bile bir şeyler ayarlamışlar. son gittiğim bir köyde köyün en yaşlısı 'balık bizim vazgeçilmezimiz de insan etini arada özlüyorum' demişti. adamların yamyamlığı bırakalı 20-30 yıl olmuş ancak oradan hesap edin durumun vehametini.