Askerliğin Garip Olaylarından Biri: Asteğmen ile Astsubay Arasındaki Garip İlişki

Asteğmenler teknik olarak astsubayların üstü ancak bu iki rütbe arasındaki ilişki teknikten ziyade farklı dinamikler barındırıyor.
Askerliğin Garip Olaylarından Biri: Asteğmen ile Astsubay Arasındaki Garip İlişki

bu ilişkide astsubayların, kendilerini profesyonel asker olarak konumlandırmalarından ve asteğmenleri yolcu, kendilerini hancı kabul etmelerinden kaynaklanan bir "status quo" söz konusudur. (status quo: statükoyu korumak) 

taraflardan hiçbiri bu durumu ciddi hasar almayı kabullenmeden değiştiremez. asteğmen, kişisel tatmin uğruna astsubayı ezmeye kalkarsa muvazzaf subayların astsubayı desteklediklerini -sair zamanda astsubayın çanına ot tıkamalarına rağmen- görecektir. astsubay, kompleksleri dolayısıyla asteğmeni sallamaz ise işi kuralına göre yürüten ısrarcı bir asteğmen karşısında sicilinin bozulma olasılığının yüksek olduğunu bilir.

askerliğini asteğmen olarak yapmış biri olarak askerliğin altın kuralını hatırlatmak isterim. iyi ya da kötü askerlik yoktur, komutan vardır. ayrıca iç hizmet kanununda subayın, asteğmenden orgenerale kadar sıralı rütbedeki askerler olduğu belirtilmektedir. asteğmene, astsubayın "komutanım" diye hitap etmesi asteğmenin boyunu uzatmaz. astsubayın, "asteğmenim" şeklindeki hitabına müsamaha gösterilmesi astsubayı paşa yapmaz.

yüzeysel incelenmemesi, fakat üzerinde çok da kafa patlatılmaması gereken bir modeldir bu ilişki.

astsubay rütbelerini küçükten büyüğe sıralarsak: astsubay (kıdemli) çavuş, astsubay (kıdemli) üstçavuş, astsubay (kademeli) (kıdemli) (kıdemli kademeli) başçavuş diye gider.

üniversiteden yeni mezun bir kişi askere gidip, asteğmen olursa -yaklaşık 22-23-24 yaşlarında olacaktır- birliğindeki çoğu astsubaydan yaşça küçük olacağından ilk başlarda, astsubayların muvazzaf subaylara yaptıkları muameleyi göremeyecektir. hatta ilk başlarda diyip kısıtlama yapmayalım, hiç göremeyecektir diyelim olsun bitsin. zaten aklı başında bir asteğmen de neredeyse her işin görülebilmesi için muhattap olacağı bu personelle, sırf kendisine muvazzaf gibi muamele yapmıyorlar diye ters gitmez, tavır koymaz veya diklenmez. zira astsubaylar sizden hem yaşça büyük, hem de askerlik konusunda sizden çok daha tecrübeli oldukları için, kıl oldukları adamı suya götürür susuz getirirler. bir bakarsınız hiçbir işiniz yürümüyor, anca gidip amiriniz olan muvazzaf subaya "ağlarsanız" işinizi rayına sokturabilirsiniz. sokturabilirsiniz diyorum, çünkü amiriniz de aynı o astsubaylar gibi eğlenmeyi çok seven bir insan olabilir. yine astsubaylara -kendinizden yaşça büyük olanlara tabii ki- abi diye hitap etmek ve bir abiymiş gibi yaklaşmakta da bir yanlış yoktur. hatta hoşlarına da gider. fakat, diğer subayların yanında abi derseniz veya o şekilde sırnaşırsanız özel de kallavi fırçalar yiyebilirsiniz. fırça yemezseniz eğer, amirinizden bir erbaşmışsınız gibi muamele görmeye başlarsınız. bu kötü bir şey, inanın bana.

işte sen eğer bugün var, yar yok isen ve sayılı günün adamıysan; bu personel ile komutanlığı bir kenara bırakıp, arkadaşça bir ilişki kurmanda fayda vardır. bunu okuyanlar elbette "adamların suyuna gidersen seni iyice evirip çevirirler" gibi bir tepki verebilirler. doğrudur. fakat, diğer türlü de evirilip çevrileceğiniz için, en azından kışla içinde bu adamlarla arkadaş olup arada sırada bölüklerine gidip çay içip takılabilir ve zaman geçirebilir; az da olsa kara geçebilirsiniz.

bana gelince... askerliğimi yaptığım süre içerisinde, en çok kıl eden, yukarıdaki hiyerarşide en altta olan, astsubay çavuşlar olmuştur. askere biraz da geç giden (26) ve yine birlik içerisindeki diğer asteğmen arkadaşların en küçüğü (evet yaşça, aklınıza başka şey gelmesin) ben olmama rağmen; 21-22 yaşındaki astsubay çavuşlardan zerre saygı görememişizdir. devletin bize de subay rütbesi vermesine ve üstüne üstlük onların abileri yaşında olmamıza rağmen; yine yeni mezun teğmenlerin karşısında mum gibi dikilen bu adamlar, bizleri pek bir yerlerinde takmamışlar ve beni de çok üzmüşlerdir. yanlış anlamayın, bu üzüntü şahsımla ilgili değil, genel olarak onların davranışlarıyla ilgilidir.

geriye dönüp baktığımda ne subay kalmış, ne astsubay, ne birlik, ne kışla, ne de komutan. kimseye kalmamış askerlik. işte bu yüzden üzerinde çok da kafa patlatılmaması gereken bir ilişkidir bu ilişki.

bu olayın iki farklı boyutu vardır. orduya yıllarını vermiş başçavuş ve kıdemli başçavuşlar tecrübenin getirdiği olgunluk nedeniyle asteğmenlere daha bir ılımlı yaklaşır ve aynı şekilde karşılık görürler. hatta asteğmenlere selam veren tek tük astsubaylar da bu gruptan çıkmaktadır. bu güzide ilişki özellikle bölük seviyesinde işlerin düzenli bir şekilde yürütülmesi için iyidir.

diğer taraftan ise nispeten daha tecrübesiz olan astsubaylar ve özellikle yeni mezun olanlar bir türlü asteğmen gerçeğine sıcak bakamamışlardır. zaten genelde asteğmen-astsubay sürtüşmeleri de bu genç arkadaşlar arasında yaşanır. gereken ayarlar verilerek durum düzeltilir... bu durumda olan, aynı birlikte takım komutanı olup sidik yarıştıran asteğmen ve astsubay arkadaşların takımlarındaki askerlere olur.