Fonograftan Modern Pikaba Kadarki Ses Çıkış Teknolojisinin Tarihsel Gelişimi

Bugün elimizdeki telefonlarda zerre zorlanmadan dinlediğimiz müziği dinleyebilmek, bir zamanlar oldukça zordu. İşte sizi o zamanlara götürecek bir teknoloji özeti.
Fonograftan Modern Pikaba Kadarki Ses Çıkış Teknolojisinin Tarihsel Gelişimi
iStock

Pikap ve gramofon nedir?

pikap (pick up): iğnenin hareketini elektrik dalgasına çeviren parçanın ismidir. ilk başta bobinler kullanılıyordu. şimdi manyetik kartuş kullanılıyor.


ses kutusu: iğne doğrudan metalik bir diyaframa bağlıdır. iğnenin hareketi diyaframı
titretir ve ses çıkarmasını sağlar.


eğer plakçalarınızın kolunun ucunda, elektrik akımı üreten bir parça varsa, cihazınız bir pikaptır. eğer bunun yerine bir ses kutusu varsa ismi gramofondur.

Ses cihazlarının tarihçesi

aslına bakacak olursanız, edison'dan bu yana üretilen cihazların tek bir teknik ismi vardır: fonograf. ancak hem patent savaşları hem de beta-vhs arasındakine benzer bir format savaşı yüzünden, herkes ürettiği cihaza farklı bir isim verir.

bununla birlikte edison'dan bu yana sistem aynıdır: ses dalgaları ile bir diyaframı titret. diyaframa bağlı olan iğne, yumuşak bir yüzeyi kazıyarak dalga çukurları ve tepeleri oluştursun. daha sonra bu yüzeyin üzerinden tekrar geç. bu kez iğne, dalga tepeleri ve çukurlarını takip ederek diyaframı titretsin. titreyen diyafram da ses versin.

plakçalarlar ilk çıktıklarında tamamen mekanik olarak çalışıyordu. elektrikli bir parçaları yoktu. plak, kurma kolu ile kurulan zemberekli motor ile döndürülüyor; plağı okuyan iğne, ses kutusundaki metalik diyaframı mekanik olarak titretiyor; titreyen diyaframın çıkardığı ses, bir huni yardımı ile odayı dolduracak seviyeye kadar büyütülüyordu.

fonografta kayıt ve tekrar dinleme


devir hızı

kayıt edilen sesin doğru bir şekilde tekrar dinlenebilmesi için, sabit bir dönme hızı gerekmektedir. edison, en sabit dönme hızını, silindirin vereceğini düşünmüştür. bu yüzden fonograflarda silindir şeklinde kayıt ortamı kullanılır.

edison'un ilk yaptığı fonograf, 120 devir ile dönüyordu. silindirin dönme hızı 180 devire çıktığı zaman ses daha berrak geliyordu. ancak bu kez makinenin, silindirin bir ucundan diğer ucuna gitmesi 2 dakika sürüyordu. yani edison'un alabileceği toplam kayıt süresi 2 dakikaydı. bunu silindirin üzerindeki izlerin arasındaki mesafeyi daraltarak çözüyor ve 160 devirde 4 dakikalık kayıt almayı başarıyor.

4 dakikalık amberol kayıt örneği


kayıt süreleri 

ilerleyen yıllarda edison'un silindirlerinin yerini, önce taş plaklar ardından da vinil plaklar alacaktır. taş plak ile vinil plak arasındaki fark, devir hızından değil kullanılan malzemeden gelir. taş plaklar gomalaktan imal edilir. gomalak, askeri malzeme olarak da kullanıldığı için 2. dünya savaşı sırasında piyasada gomalak sıkıntısı başlar. bu yüzden ses kayıtları mecburen vinil plağa basılır. 2. dünya savaşı'ndan kalma 78 devirli vinil plaklar da vardır.

ancak hemen akabinde, tıpkı edison gibi, yüzeydeki izlerin arasındaki mesafeyle oynayarak, bir plağa daha uzun müzik sığdırmayı başarıyorlar ve ortaya 33 devirde çalışan long playler çıkıyor. bu iki teknolojik geçiş, birbirine çok yakın zamanlarda oluyor. bu yüzden taş plak ile vinil arasındaki fark devirden kaynaklanıyormuş gibi geliyor.

motion picture'dan talkie'ye

78 devirli taş plaklar, toplam 4 dakika ses kaydı alıyorlar. ses kayıtlarının süresinin uzatılması için iki büyük baskı vardı:

klasik müzik: koskoca operadan sadece bir arya kaydetmek mümkün oluyordu.

ve sessiz sinema: sessiz sinema aslında hiçbir zaman sessiz olmadı. film gösterimi sırasında, bir piyanist, canlı olarak filmin müziklerini icra ediyordu. ancak konuşma kısımları metin olarak perdeye yansıtılıyordu.

nosferatu üzerine doğaçlamalar


konuşmaların da film gösterimine ekleme arzusu, ses kayıt teknolojisini gelişmeye zorladı. bunun için 40cm çapındaki taş plaklara 33 rpm'de ses kayıtları yapılıyordu. ancak bu ses kayıtlarının toplam uzunluğu 11 dakika tutuyordu. fim boyunca plaklar peşpeşe çalınıyordu. fakat plakların sırasının karıştırılması veya yıpranan filmin tadil edilmesi durumlarında senkronizasyon sorunları ortaya çıkıyordu. yani, ev kullanıcıları için 78 devirli vinil plaklar da basıldı, sinema için 33 devirli taş plaklar da.

sinema konuşmayı öğreniyor


plakların ortaya çıkması 

edison'un makinesi hem kayıt alıyor hem de kaydettiği sesi geri çalıyor. ancak fonografın ticari olarak başarılı olabilmesi için, yaptığı kayıtların kopyalarını çıkartıp satabilmesi gerekiyor. işte edison, bu aşamada çok vakit kaybediyor.

ilk başlarda edison, bir hortum ile bir fonografın okuma kafasını, diğer makinenin yazma kafasına bağlıyor ve fonograftan fonografa kayıt aktarıyordu. sonraki evrede ise pantograf ile master kalıptan kopya çıkartıyordu. üçüncü aşamada ise çetrefilli bir kimyasal işlemle yaptığı kaydın kopyalarını çıkarmaya başladı.

bu sırada emile berliner, silindir yerine kauçuk disklerle çalışan ürünü için patent aldı. ama fonograf yerine gramafon terimini kullanmak zorunda kaldı. berliner'in yaptığı ilk gramofon elle çalıştırılan bir oyuncaktan ibaretti. zemberekli motorun eklenmesi ile beraber gramofon bugün bildiğimiz şekli aldı. kayıt ortamı da kauçuk diskten, bugün taş plak dediğimiz gomalak karışımına döndü. plakları stoklamak, silindire göre daha kolaydı. ama plağın esas avantajı seri şekilde kopyalanabilmesiydi.

taş plağın basımı


kayıt teknolojisi ve elektrikli plaklar 

ister plak olsun, ister silindir, sesler bir huni aracılığıyla toplanarak kayıt ediliyordu. buna akustik kayıt diyorlar. kayıt sırasında şarkıcı kafasını huniye yaklaştırıyordu. üflemeli çalgıların kaydını almak görece olarak daha kolaydı. 

akustik kayıt


ancak yaylı çalgılarda sıkıntı çıkıyordu. bu yüzden kontrabasın yerini tuba alıyor. kemanın yerini ise stroh keman. 

stroh keman


western electric firması, telefonların alıcılarındaki mikrofon ile yazıcı kafayı birbirine bağlıyor. böylece elektrikli plaklar ortaya çıkıyor. yanlış anlaşılma olmasın, gramofonlar hala zemberekli motorla çalışıyor ve ses hala huni ile büyütülüyor. gramofonun hala elektrikli bir aksamı bulunmuyor. sadece plaklar mikrofon ile kaydediliyor. ama bu vesile ile daha güçlü ve huninin alamadığı frekansları da kayıt ortamına taşıyarak daha derinlikli ses elde ediyorlar.

sesin büyütülmesi ve ortofonik gramofon 

gramofon dendiğinde aklımıza akşamsefası şeklinde hunisi olan cihazlar geliyor. ses kutusunun ürettiği cılız ses, huniler ile büyütülür. bazı gramofonlar iki boy huni ile geliyor. tek dinleyeceğiniz zaman küçük boy huniyi, kalabalıkta dinleyeceğiniz zaman büyük boy huniyi takıyorsunuz.

yıllardan caz yıllarıdır ve dans eden insanlar, gramofonun çıkardığı parlak sesi sevmektedir. ancak bu ses, klasik müzik dinleyicileri için fazla metaliktir. bunun üzerine, sesi gramofonun kabinin içerisindeki tünellerden dolaştırarak genlik kazandırıyorlar ve kabinin ahşap gövdesi yardımı ile sesi yumuşatıyorlar.

elektrikli plaklar ile ortofonik gramofonun ortaya çıkma tarihleri de birbirine çok yakındır. akustik plak çalabilen ortofonik gramofon makul fiyata satılsa da, elektrikli plak çalabilen versiyonu oldukça pahalıdır. şöyle bir karşılaştırma yapılıyor: bir katibin aylığı 80 dolar, ford'un sattığı araba 300 dolar, elektrola gramofon 650 dolar.

kabinli gramofon


radyo ve pikapların doğuşu 

1920'li yıllarda yaşanan gelişme, gramofonları bir kez daha değişmeye zorlar. artık evlerde radyo ve bu radyonun bir hoparlörü vardır. elektrikli plakların kaydı sırasında kullanılan elektro-manyetik kafanın tam tersi bu kez plakları okumak için kullanılır. müzik, elektrik akımına çevrilerek, radyonun hoparlöründen dinlenir.

aşağıdaki videoda, eveki gramofonu, hunisi yerine, radyonun hoparlöründen dinlemeyi sağlayan ilk pikap yer almaktadır. bu cihaz kelimenin tam anlamı ile bir ara üründür.

ilk bobinli pikap


ilerleyen yıllarda, elektrikli motoru, kendi amplikatörü ve hoparlörü olan plak çalarlar üretilecektir.

Plaktan Müzik Dinleme ile Dijital Dinleme Yöntemlerinin Farkı Nedir?

Plak Koleksiyonu Yaparken Dikkat Edilmesi Gereken İnce Ayrıntı ve Kurallar