Hangi Avrupa Şehrine Gideceğine Karar Veremeyenler İçin Dev Bir Avrupa Rehberi

Avrupa'yı biraz tecrübe etmek, bu köklü medeniyete tanık olmak hemen hemen herkes için bir cazibe unsuru. "Immanuel Tolstoyevski", Avrupa'ya seyahat için kafayı fazla yormadan neler yapılabileceğini açıklamış.
Hangi Avrupa Şehrine Gideceğine Karar Veremeyenler İçin Dev Bir Avrupa Rehberi
iStock.com


üç günlük ömrüm kaldı, gözüm açık gitmeyeyim:


1) istanbul


2) roma


3) (bunlara denk bir şehir dünyada yok tarihi önem açısından, ama paris'i de görmeden ölmeyin)


para bok, beni dünyanın merkezine götür:


1) londra


2) paris


3) (bunlara denk bir şehir dünyada yok. almanya belli bir merkez etrafında gelişmiş olsaydı, o merkez listede olurdu. para bok kısmı için moskova diyorum, dünyanın en çok dolar milyarderi barındıran şehrinde yok yok)



para yok, beni nereye götürürsen götür


1) sofya


2) saraybosna


3)
bükreş



para var da abi öğrenciyiz biliyon mu, şöyle hem tarihi, hem eğlenceli, hem popüler, hem hesaplı olsun, döner olsun ama dönmesin


1) budapeşte


2) berlin


3) krakow 


(prag bunlardan pahalı)



ben bu gecelerin adamıyım


1) barcelona (her yerde sabaha kadar eğlenecek yer bulursun, bir tek burada sabaha kadar eğlenmeme seçeneğin yok. heriflerin uyku düzeni bile maksimum gece hayatı performansına göre düzenlenmiş) 


2) berlin (her şey avantgarde, her yer postmodern, kopmuş gitmişler)


3) buraya aday çok, belgrad veya kopenhag diyorum bütçeye göre.

Kopenhag


en estetik ufak şehirler

sürüyle var, mesela bu listedekilerin çoğuna gitmedim ama hepsine ağzımın suyu aktı.


Marsaxlokk / Malta


en estetik ortaboy şehirler

yine sürüyle var, italya bunlarla dolu mesela, ama aklımda öne çıkanlar:

1) salzburg


2) dubrovnik


3) brugges


en estetik büyük(çe) şehirler

a takımı: paris, floransa, prag

Floransa


b takımı: viyana, budapeşte, venedik

Viyana


yedeklerle paf takımı: lizbon, antwerp, birmingham, dresden, utrecht

Birmingham

Dresden


kafa dinlenilecek bölgeler


1) toskana (siena merkezli. baharda giden dönmek istemez)


2) alpler (salzburg, hatta zürih)


3) genel olarak tüm hollanda (delft, leiden.. sıkılınca bisiklet şeridinden kaptırıp belçikaya gidersiniz)

Leiden


denizden babam çıksa genel olarak yerim ama 9 santimden ufaksa denize geri atarım


1) açık ara yunanistan: mikonos, zakintos, santorini. başka sürüyle güzel ada var, çoğu türkiye'nin batısından ucuz. balkan halkları gibi bunlar da sefa pezevenkliğini iyi bilirler.


2) adriyatik kıyısı (hvar dışında, orası da güzel de gelenler kötü)



3) menorca (majorca'dan daha iyi)


bonus: kanarya adaları (ucuz, bozcaada kafası)



dımtıs dımtıs kafam şişsin

9 canı olsa, bir tanesinde bile ibiza'ya gitmeyecek biri olarak benden tavsiye almayın, şurada 13 şehir var

Varşova


yazın görülecek güzellikler


1) st petersburg


2) stockholm


3) edinburgh



road trip


1) güney ispanya (endülüs)


2) sicilya-amalfi 


3) güney fransa (bisikletle de olur) 

Marsilya


bonus: izlanda (yürüyüp kamp yaparak)


***


tüm faktörlere bakınca yaşamak için en güzeli neresi?

ülke bazında hiç düşünmeden italya derdim. bir ülkenin herşeyi mi güzel olur. yemek, tarih, mimari, iklim, doğa, deniz, sanat, eğlence, maldini... her sabah uyandığımda "kahretsin bugün de italyan değilim" diyorum. şehirler içinse her kıstastan geçer not alan bir yer yok (olsa zaten herkes oraya hücum edeceğinden yaşam pahalı olur, oradan sınıfta kalırdı). 




benim ilk üçüm:

1) amsterdam: "hayat çok güzel lan"


pozitif: dil sorunu yok, kanallar konusunda 10 venedik gücünde, kenar mahalleleri bile güzel, genciyle yaşlısıyla liberal bir halk, refah yüksek ve zengin-fakir farkı az, her yere bisiklet ve toplu taşıma, muhteşem müzeler, doğayla içiçe bir yaşam, ot kokusu, musluktan akan belçika biraları, kozmopolit olduğundan hollandalıya ve hollanda mutfağına mahkum olmamak, oecd ülkeleri içinde en rahat çalışma şartları (fransızlardan bile az çalışıyorlar).

negatif: aklıma pek birşey gelmiyor, hollandılar çok uzun? iklimi kötü.


2) londra: "new yorkta ne varsa bizde aynısının daha eskisi ve kalitelisi var"



pozitif: dünyanın iki merkezinden biri (alfa++ şehir). tarihteki en büyük imparatorluğun başkenti sonuçta. yetişemeyeceğin kadar çok tiyatro, konser, sergi, çoğu bedava müzeler, gece hayatı, bir mahallede düzinelerce ülkeden restoran ve bakkal olması, şehir merkezinin %40'ını kaplayan yeşil alanlar (istanbul'da %1.5), sirkeciye kadar uzanan metro ağı, her yere giden ucuz havayolları, trenle paris'e öğle yemeğine gidip 5 çayına eve dönebilmek...çalışılıyorsa, 1 pound ile herhangi bir ülkenin para biriminden yüzlerce alabilmek, bozdurup bozdurup harcamak.

negatif: çalışılmıyorsa 3 gün içinde ölmek. stark ailesini bile depresyona sürükleyecek bir iklim (imparatorluğun üzerinde batmayan güneş başkentte pek doğmuyor), ipini koparanın gelmiş olması.

3) budapeşte: "en iyi fiyat-performans oranı, bilinçli tüketicinin tercihi"


pozitif: batı avrupanın avantajlarının %90'ı ile doğu avrupanın avantajlarının %110'unu (ucuzluk, aşırı güzel kadınlar, estetik mimarı, kendine has bir kültür) bir arada sunuyor. kaplıcalar bol, güzel şarap ucuz. cafe, çay evi, bar olayını çözmüşler (ruin pub konsepti benim favori gece hayatı anlayışım). prag gibi aşırı turistik değil. insanlar uysal. yabancılar krallar gibi yaşıyorlar.

negatif: izole. yerel para kazanılıyorsa hayat bir anda komünist mimarisi gibi gıpgri olabilir. kışları soğuk. yemekler bir türk'ü tatmin etmez. dil sorunu büyük. halkın geneli muhafazakar, siyaseti küçük türkiye gibi.

bonus: barcelona: "okumadım kardeş, gamsızca eğleniyordum"


edit: her yeri güzel olan koca almanya neden bir paris çıkaramamış diye merak ediyor ama tarih okumayı sevmiyorsanız, europa universalis 4 oynayın, "kutsal" "roma" "imparatorluğu"na bakın (her kelimesi tırnak içinde çünkü hiçbiri doğru değil).