No Country For Old Men'deki Anton Chigurh Neden İnsanın Aklına Kazınan Bir Kötü?

no country for old men... sinema dünyasının en ürkütücü ve sarsıcı karakterlerinden biri olan anton chigurh'a sahip film. ve karakter bunu neredeyse hiçbir insanı tepki, mimik kullanmadan sağlıyor. sessiz bir ölüm fısıltısı gibi.
sinemada, edebiyatta genelde kötü karakterle, psikopatla bağ kurulabilir. amacını, motivasyonunu bilirsek, ona zihinsel bir alan açarız. joker, hannibal lecter, patrick bateman gibi karakterler neden böyle olduklarının arka planıyla gelirler. çocukluk travması, sevgi eksikliği, toplum tarafından dışlanma, intikam duygusu… “ben de olsam belki böyle davranırdım” düşüncesi zihinde belirebilir. chigurh için böyle bir şey mümkün değil. geçmişi bilinmiyor, gerekçesi yok, empati bile kuramıyorsun, çünkü insan gibi bile değil. bir varlık, kavram gibi sadece. izleyiciden çok keskin bir çizgiyle ayrılmış. diğer kötüler gibi anlaşılabilir değil, kesinlikle erişilemez.

izleyicinin bilinçaltıyla oynamak için özellikle böyle yazılmış gibi
uncanny valley denilen psikolojik bir fenomen var. insan olmayan bir şey ne kadar insana benzerse o kadar rahatsız edici olur. insanlık sınırında dolaşan ama ruhsuz şeyler zihnimizin arkasında bir yerlerde alarm zilleri çaldırır. chigurh'un görüntüsünde insani rahatsız eden bir şeyler var. yüzünde neredeyse hiç mimik yok; ne mutlu, ne öfkeli, donmuş gibi. bir robot gibi tekdüze ve duygusuz, tonlamasız konuşuyor. göz teması kuruyor ama duygusal hiçbir bilgi vermiyor. gülümsemiyor, kaş çatmıyor, ses tonu değişmiyor. bakışlarının içi boş, gözbebeklerinin ardında sanki bir benlik yok. karşımızdakini anlamak için mikro ifadelere bağlıyız, chigurh'ta bunlar sıfır. bu da içgüdüsel olarak bizi alarma geçiriyor. ortada sadece bir insan görüntüsü var, konuşuyor, karar veriyor. bu da bizi tedirgin ediyor. insan olup olmadığına karar verememek, tehlikeyi ayırt edememek demek. insan beyni bir şeyi tehdit olarak tanımlarken sezgileriyle hareket eder. bir şey insana benziyor ama insanı olmayan davranışlar sergiliyorsa, beyin bir şeylerin yanlış olduğunu seziyor. chigurh da kamufle olmuş bir yırtıcı gibi.
bir de karakter nasıl desem... zamanın dışında gibi. yürüyüşü, konuşma temposu, tepkileri sanki zamanla senkronize değil. hareketleri çok yavaş, planlı, sabırlı. sonsuza kadar vakti varmış gibi. kaza geçiriyor, arabası parçalanıyor, kolu kırılıyor, hiçbir tepki vermiyor. o halde kalkıp iki çocuğun yanına gidiyor, para veriyor, yavaşça yürüyüp gidiyor. sanki ne ölümle, ne de yaşamla bağlantısı var. zamanı yok, sadece yönü var; momentum gibi.
chigurh, doğa yasası gibi yazılmış bir karakter. neredeyse bir doğal kuvvet. fırtına gibi, deprem gibi. durmuyor, anlamıyor, ikna olmuyor. sadece ilerliyor. belki de entropinin yürüyen hali. onun geçtiği her yerde düzen bozuluyor. planlar bozuluyor, karakterler dağılıyor, hiçbir şey başladığı gibi kalmıyor. o geldikten sonra hiçbir şey eski haline dönemiyor.