Osmanlı Devleti Bir İmparatorluk muydu, Yoksa Devlet mi?
TDK'ya göre imparatorluk: Kendi topraklarında oturan çeşitli milletleri egemenliği altında toplayan devlet biçimi.
osmanlı, bir imparatorluk olarak varlığını sonlandırmıştır
dağılma dönemi dediğimiz dönemle birlikte osmanlı imparatorluğu'nun da imparatorluktan tekrar devlete dönüştüğü gibi saçma bir tabir de kullanılır. oysa böyle bir durum yoktur. osmanlı imparatorluğu sonlanmış ve yönetim şekli değiştirilerek üniter devlet anlayışıyla cumhuriyet ilan edilmiş; devletin ismi türkiye cumhuriyeti hâlini almıştır.
osmanlı imparatorluğu, bünyesinde birçok halk barındırması ve birçok farklı bölgede hüküm sürmesiyle imparatorluk özelliğini kazanmıştır ki bu topraklarda 19. asır sömürgeci anlayışıyla davranmamış olması bu gerçeği değiştirmez.
bir imparatorluğun en önemli unsurlarından birinin kurucu millet haricindeki milletlere bazı kısıtlamalar getirmesi durumu olduğu ve osmanlı'da bunun olmadığı söylenmiş lâkin osmanlı imparatorluğu her ne kadar tebaasına müslüman - gayrımüslim ayrımıyla yaklaşmışsa da millet ayrımı da pekâlâ yapılmıştır.
meselâ müslüman yahut gayr-i müslim olup olmadıklarına bakılmaksızın rus, kürt, gürcü, acem kökenli kimselerin devşirilmesi daha doğrusu devlet yönetiminde görevlendirilmesi yasak edilmiştir ve bu yasaklar da bazı istisnalar dışında imparatorluk son bulana kadar varlığını korumuştur.
türkiye'de dönem dönem ortaya atılan bir konudur bu ve bazı çevreler nedendir bilinmez imparatorluk kavramını reddetmeyi tercih ederler. meselâ cemil meriç;
"imparatorluk kelimesi hazin ve nankör bir kelime ve tahakküme dayanır. osmanlı, 'devlet-i âliyye'dir. batının anladığı manada sömürü değildir" der.
lâkin ikisi de apaçık bir şekilde aynı anlama gelmektedir:
imparatorluk; birçok farklı ulusu ve özerk devleti bünyesinde barındıran en üst yapı anlamındadır.
devlet-i âliyye; yüce devlet anlamına gelmekte ve yine imparatorluk ile aynı görevleri üstlenmektedir.
tabi burada şunu da belirtmek gerekir:
osmanlı imparatorluğu, fethettiği bölgeleri sömürü gözüyle değil; yurt gözüyle görmüştür ki bence tarihimizdeki büyük hatalardandır. avrupalıların kendi aralarındaki sömürge yarışında yaptıkları zulümleri bırakın osmanlı'yı hiçbir türk devleti yapmamıştır tarihte ancak bu demek değildir ki osmanlı imparatorluğu, fethettiği bölgelerin etinden sütünden faydalanmamıştır! pekâlâ bunu yapmıştır ama bunu vergi ile yapmıştır. vergisini verdikten sonra isterse o kişi rahleye tapsın, bu durum devletin umrunda değildir. avrupa ise maddî sömürünün yanında manevî mânâda da sömürgelerini değiştirmek ve hristiyanlığı kabul ettirmek için birçok katliam yapmıştır.
bu görüşün karşıtı ise imparatorluk kavramının çok yüce bir şey olduğu ve osmanlı'nın bunu hak etmediği yönündedir ki bu da hatalı hatta kasıtlı bir söylemdir.
osmanlı imparatorluğu, 20. yy.'da dahi birçok farklı kıtada hakimiyeti altında milletler barındırmaya devam etmiştir. tabii ki her imparatorlukta olduğu gibi osmanlı imparatorluğu'nda da milletler isyana başlamış ve birer birer bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir ancak osmanlı imparatorluğu'nun sadece 15. - 17. asırlar arasında imparatorluk hüviyeti taşıdığını iddia etmek yanlıştır.
tarihçiler imparatorluğu iki anlamda kullanmaktadırlar
birincisi sömürge devletlerine denir ki ve en çok bundan bahsederler ve bu açıdan "osmanlı devleti" bir imparatorluk değildir.
ikincisi çok uluslu olan devletlere veya yayılmacı (emperyal ki bu açıdan da osmanlı devleti bir imparatorluk değildir çünkü esas amaç yayılmak değil, anayurt yapmaktır. tarihteki bütün türk devletlerinin fetihlerini hep bu açıdan yaptıklarını görürsünüz. osmanlı çok uluslu yapısından kaynaklı olarak imparatorluk şeklinde addedilebilir ama osmanlı bünyesindeki milletleri "ırk ve milliyet" kapsamında değil dini esaslara göre ayırmıştır. imparatorlukların özelliklerinden biri esas unsur olan milletin dışındaki diğer milletlere bazı kısıtlamalar getirmesidir.
örneğin; devlet kademelerine gelememe, esas dili (devletin esaslı unsurunun dili) öğrenme gibi kısıtlamalardır. osmanlı bu açıdan da pek imparatorluk sayılmaz. müslümanlar birtakım haklara sahiptir ama bu azınlıkların (veya diğer dinlere inananların) haklarını aşırı ölçüde kısıtlamamaktadır. bir kişi müslüman olmak koşulu ile padişahlık dışında her türlü mevkiye gelebilirdi. (kadılıkla ilgili kısıtlamalar da var ama amaçları farklıdır.) örneğin sokullu mehmet paşa hırvat kökenlidir ve osmanlı'nın en etkili, türk tarihinin ise en iyi 3 vezir-i âzamından biridir. yani emperyal devletlerdeki ayrım etnik unsurken, osmanlı'da bu islam'dan kaynaklı olarak din temellidir. özellikle 16.-17. yy'dan sonra ihtiyaç olduğu için tercümanların müslüman olma zorunlulukları da yoktu.
bir örnekte i. ve ii. meşrutiyet döneminden verilebilir. meclis üyelerine bakarsanız sadece türk vekillerin olmadığını görürsünüz. aynı dönemdeki ingiliz meclis yapısına bakarsanız ayrım daha net ortaya çıkar.