Prenses Diana'nın Ölümüne Şüpheyle Bakılmasına Sebep Olan Etkenler
diana... paris'te bir alt geçitte cinayete kurban gitmiş bir prenses.
hani ikiz kuleler yıkıldığında ya da turgut özal öldüğünde nerede ne yaptığını hatırlıyorsundur ya; diana'nın ölümü de öyle anlardan biriydi (bkz: prenses diana'nın öldüğü gün yapılanlar). aslında tam da netflix'e 5-10 bölümlük belgesel-dizi yapılacak bir olay ama daha doğru düzgün bir yapım da göremedik.
31 ağustos 1997'nin erken saatlerinde prenses diana ve arka koltukta hemen yanında oturmakta olan dodi fayed ve şöför henri paul, paris'teki alma tünelinde hayatlarını kaybettiklerinde tüm dünya bu şok dalgasıyla sarsılmıştı.
herkesin aklına ilk gelen, paparazziyi suçlamak olmuştu. büyük bir çoğunluk diana'nın arabasının basın tarafından takip edildiğini ve paris caddelerinde yüksek süratli bir kovalamacaya mecbur bırakıldığını düşünüyordu. tahminen saatte 110 km sürat ile alma tünelindeki beton bir sütuna çarparak son bulan bir kovalamaca.
bu rahatlıkla kabul görecek bir anlatıydı. ünlüler ve halk tarafından zaten sevilmeyen paparazzi, trajediyi üzerine yıkmak için kolay lokmaydı ve diana'yı ölümüne yol açacak kadar şiddetli bir şekilde takip ettikleri düşüncesi kamuoyu algısında çabucak yer etti.
bununla birlikte, yıllar geçtikçe ve bu ölümlerle ilgili resmi bir soruşturma başlatılması için yapılan çağrılar arttıkça, paparazzilerin diana’nın ölümünden sorumlu olmadığı görünmeye başladı. hatta ve hatta, kaza sırasında paparazziler aslında orada bile değildi...
dodi fayed'in babası mohamed al fayed, yıllarca mi5 ve kraliyet ailesinin bu işte parmağı olduğuyla ilgili suçlamalarda bulunmuş ve basın tarafından da bu konu bir şekilde sürekli gündemde tutulmuştu. olaydan on yıl sonra, 2007 yılında sanırım bu işe bir nokta koymak gerekiyor diyerek yüksek mahkeme hakimi sir scott baker'in önderliğinde bir soruşturma başlatılmış.
12,5 milyon sterlin'i aşan ve 6 aydan fazla süren soruşturmada, 250 tanıkla mülakat yapılmış ve yüzlerce parça kanıt değerlendirilmiş.
soruşturmada diana'nın onu takip eden ve plakası tespit edilemeyen araçlar tarafından yasadışı şekilde öldürüldüğü, şöförü henri paul'un da sarhoş olmasının bu durumu daha da beter hale getirdiği sonucuna varılmış. ancak açığa çıkan pek çok rahatsız edici detay, olayın sadece trajik bir kaza olduğuna dair ciddi şüphe uyandırıyor. bu detaylar şöyle:
henri paul’un tuhaf davranışları
olayın artık kayıtlara geçmiş resmi anlatısına göre şoför henri paul, prenses diana, arkadaşı dodi fayed ve koruması trevor rees-jones, dışarıda bekleyen paparazzilerin başlarına üşüşmesini önlemek için paris ritz'i arka giriş kapısından gizlice terk etmeye çalışıyor:
ama şöför henri paul’un o geceki tuhaf davranışları bu anlatıyla çelişiyor. kendisinin otelden ayrılmadan önce arka kapıdan çıktığı ve paparazziye kaç gibi otelden çıkmayı planladıklarıyla ilgili bilgi verdiği cctv'de (mobese kamerası diyebiliriz) görülüyor.
diana ve dodi arabaya doğru yönelmeden hemen önce paul, beklemekte olan fotoğrafçılara sinyal çakıyor. paparazzilerin bizzat kendileri bu davranışı oldukça olağandışı buluyor. diana ve dodi otelin önünde beklemekte olan basından saklanmak istediyse, şöför paul neden onların ilgisini çekmek için elinden geleni yapıyordu?
bir kere bu şöför paul’un bir hayli gizemli bir geçmişi varmış. soruşturma ortaya çıkardı ki, kendisinin silah satıcıları ve mi6 da dahil olmak üzere çeşitli istihbarat ajansları ile bağlantısı vardı. hatta doğruluğu kanıtlanmamış raporlardan biri, çarpışma gecesi mi6'dan biriyle buluştuğunu söylüyor. yine ilginç şekilde ölümü sonrası paul'un hesabında yüklü miktarda para bulunmuş ve 170.000 sterlin'in üzerinde paranın 15 farklı hesaba aktarıldığı tespit edilmiş.
henri paul'un aslında sarhoş olmaması
çarpışmadan birkaç saat sonra, daha otopsi bile yapılmamışken, henri paul'un 'domuz gibi sarhoş' olduğu ve kazaya bunun yol açtığıyla ilgili haberler basına sızdırılır.
ancak resmi soruşturma, o gün sadece iki alkollü içki içtiği sonucuna varmış ve bazı tanıklar paul'un herhangi bir sarhoşluk belirtisi göstermediğini söylemiş ki paris ritz'in kamera görüntüleri de bunu onaylıyor.
basında da yer alan paul'un alkol problemi olduğu düşüncesi aslında gerçeği yansıtmıyordu. bütün kanıtlar, makul bir sosyal içiciden daha fazlası olmadığını gösteriyor. hatta, kendisi daha yeni nitelikli bir pilot lisansı almıştı ve pilot olabilmek için kötü alkol kullanımı gibi testleri de geçmek gerekiyordu. ayrıca yapılan otopside de karaciğerinin normal ve sağlıklı olduğu ortaya çıkmış.
otopsi sonrası, henri paul'un kanında fransız yasalarına göre yasal limitin 3 katından daha fazla alkol olduğu tespit edilir. bu, halkın kafasındaki hikayeyi mühürlemek için yeterlidir; "prenses diana ve dodi, araba kazasında öldüler, çünkü sürücüleri felaket derecede sarhoştu".
ancak henri paul'un kan örneklerinin doğruluğunu defalarca sorgulayan resmi soruşturma görünürdeki bu resmi bir hayli dağıtıyor.
örneklerin kaybolması, üzerlerine yanlış tarihlerin atılması, paul'un kullanıp kullanmadığı bilinmeyen bazı ilaçlar içermesi ve en kafa karıştırıcı olanı da, kanında patologların hiçbirinin açıklayamadığı inanılmaz derecede yüksek seviyelerde karbon monoksit bulunması gibi çok sayıda sorun tespit edilmiş.
yani bu test raporlarına baktığınızda paul'un çok ağır ve belirgin şekilde hasta olmuş olması lazım, ki o gece kimse böyle bir şey de gözlemlememiş. adli tıp profesörü profesör peter vanezis ve toksikoloji uzmanı dr. john oliver da dahil olmak üzere soruşturmaya delil sunan bazı uzmanlar örneklerde bulunan seviyelerin doğru olamayacağını düşünüyormuş. farmakoloji profesörü atholl johnston da, “en makul açıklama bu kan örneğinin henri paul’a değil, başka birine ait olduğudur. diğer tüm örnekleri de inceledik” demiş.
soruşturmadaki yargıç bile numunelerin paul'e ait olduğuyla ilgili şüphe ediyor gibidir. jüriye, “test edilen kanın henri paul'den geldiğine dair varsayımlara çok fazla önem veriliyor… jüri yanlış numunelerin şişeye girip girmediğini veya kasten karıştırıldığını düşünmek zorunda kalacak” der.
manidar şekilde, araştırmacılar, morgda bulunan diğer cesetlerden birinin, o gece kendini karbon monoksit zehirlenmesiyle öldüren birine ait olduğunu öğrenmiş.
bilinmeyen diğer araçlar
genel inanışın aksine, diana'nın mercedes'i kendisini kovalamakta olan paparazzi'leri çoktan atlatmıştı, paparazzi kazadan ancak birkaç dakika sonra olay yerine gelebildi.
ancak birkaç tanık, tünele doğru hızla girerlerken diana'nın aracının etrafında onunla beraber hareket eden başka araçlar olduğunu söylemiş. aracı çevreleyen güçlü motosikletlerin olduğu raporlarda var ve mercedes'in üzerinde bulunan beyaz boya beyaz bir fiat uno turbo ile adli olarak eşleştirilmiş, ki bu da aralarında bir kaza olduğunu gösteriyor.
civarda herhangi bir cctv kamerası bulunmuyordu ve bu bahsi geçen araçlar bu güne değin hiç tespit edilemedi.
kazadan sonra hemen olay yerine gelen ve uzun süre orada kalan ve olay yerinin fotoğraflarını çeken paparazzi'nin aksine bu araçlar kaza mahalinden hemen tüydüler.
françoise levistre adlı bir tanık, bir motorsikletin mercedes'in önüne kırdığını ve çok şiddetli bir ışık parlaması gördüğünü, bunun da aracın kontrolünü kaybetmesine neden olduğunu iddia etmiş.
bu suikast senaryosu çok zorlama gibi gelse de, resmi soruşturmaya ifade veren eski bir mi6 istihbarat memuru richard tomlinson, buna çok benzer şekilde, güçlü bir flaş ışığı monte edilmiş bir arabayla şöförünü yoldan saptırarak slobodan miloşeviç'i öldürme planı yapıldığını gördüğünü söylemiş.
kaza anından belki de 1-2 dakika sonra tesadüf eseri karşı istikamette seyretmekte olan bir araçta bir doktor bulunmaktadır. frederic mailliez adlı bu doktor olayı görür görmez durur ve aracından inerek yardım etmek için karşıya geçer:
henüz ne ambulans, ne itfaiye, ne polis, ne de basın gelmemişken doktor malliez prensese ilk müdahalede bulunur. o sırada ve hatta sabah haberlerde görene kadar yardım ettiği kişinin prenses diana olduğunu da bilmiyordur. malliez daha sonra soruşturmaya paris'ten katıldığı bir video konferans ile ifade verir. prensesin yaşayacağını düşünmüştüm der. ifadeleri aynen şöyle:
"inliyordu, nefes alıyordu ama gerçekten çok güçsüzdü... bilinçsiz ve zayıf tabiri doğru olacaktır... yüzünde herhangi bir yaralanma hatırlamıyorum. belki bir kaç damla kan hatırlıyorum ama ciddi bir yaralanma olduğunu söyleyemem. arabanın kornasının takılı kalarak sürekli çaldığını ve aracın önünün tamamen parçalandığını hatırlıyorum, motor neredeyse ikiye bölünmüştü."
çapraz sorguda doktora, "ilk müdahalede bulunduğunuz kadının hayatta kalabileceğini söylediğinizi hatırlıyor musunuz?" dendiğinde doktor "evet bunu söyledim" der. tabi doktor iç yaralanmaları teşhis edebilecek ya da kesin tanı koyabilecek durumda değildir ve soruşturmada bunu da belirtir.
beyaz fiat uno
kaza sahasının adli soruşturması, beyaz bir fiat uno'nun tünelde diana’nın arabasıyla çarpıştığı ve muhtemelen kazaya da bunun neden olduğu sonucuna varmış.
buna rağmen resmi soruşturmaların hiçbiri ne bu arabayı ne de sahibinin izini sürmemiş. bu işin peşine dodi fayed düşmüş ve özel dedektiflerini arabanın izini sürmeleri için görevlendirmiş. dedektifler arabanın kazaya varan süreç ve öncesindeki günlerde avrupa'nın her yerinde diana'yı takip eden milyoner fotoğrafçı james andanson'a ait olduğu sonucuna varmışlar.
karanlık bir geçmişe sahip renkli bir karakter olan andanson, beyaz bir fiat uno sahibiymiş ve dedektifler bu arabanın yakın zamanda kırık bir stop lambası için tamir gördüğü sonucuna varmış... hatta bir mi6 muhbiri olduğu iddia edilen andanson'un, bir gün boşboğazlılık edip arkadaşı olan suç yazarı frederic dard'a o gece tünelde olduğunu ve kazanın fotoğraflarını çektiğini söylediği de konuşulanlar arasında. andanson'la ilgili kanıtların çoğu tesadüfi olmasına rağmen, pek çok insan tuhaflığından ötürü onun kazada dahli olduğunu düşünüyor.
andanson 2000 yılında arabasını evinden 400 mil uzaktaki bir ormanlık alana sürer. aracın içine 20 litre benzin döker, şöför koltuğuna oturarak emniyet kemerini takar ve seçilebilecek en kötü intihar yöntemini seçerek (!) aracı ateşe verir. cesedi bulunduğunda huzur içinde kollarını birbirine kavuşturmuş alevlerden tamamen kömürleşmiş bir iskeletten fazlası değildir. yanarak ölmenin ne kadar dehşet bir şey olduğunu hayal etmesi dahi zorken, bu şekilde ölen birinin bu kadar acı çekerken nasıl olup da sabit kalabildiğini düşünmesi de zor.
ama iş daha da ilginçleşiyor. andanson nasıl olduysa arabayı dışardan kilitlemeyi başarmış ve anahtarların nerede olduğu da hiç bulunamamış. ve itfaiyeci christophe pelat aracın yanarak kül olmuş iç kısmına girdiğinde andanson'un kafatasında iki kurşun deliği olduğuna eminmiş.
resmi karar intihar olarak verilmiş. andanson, kendini arabanın içine dışarıdan kilitleyip ateşe verirken kafasına da iki el ateş etmiş...
diana'nın öldürüleceğini anlaması
diana ölümünden 10 ay önce kahyası paul burrell'e el yazısıyla yazılmış bir not verir ve "ne olur ne olmaz" diyerek saklamasını ister. notta bir kaza sonucu öldürülebileceği ve böylece prens charles'ın yeniden evlenebileceği gibi şeyler yazıyordur.
bundan daha da eskiye gittiğimizde diana'nın aynı endişeyi yine taşıdığını görüyoruz. 1995 yılında avukatı lord mishcon'la sohbet ederlerken ona öldürülebileceği endişesini açıkça belirttiği bir not vermiş. (bkz: the mishcon note)
notun bir kısmında şunlar yazıyor: "hayatımın bu bölümü en tehlikeli olanı - kocam arabamda bir fren arızası ve ciddi bir kafa travması yaşatacak bir kaza planlıyor..."
mishcon diana'nın ölümünden sonra bu notu hemen metropolitan polis teşkilatı'na iletmiş. ama polis notla ilgili hiçbir şey yapmamış. hatta 2003 yılında ortaya çıkana kadar varlığı dahi gizli tutulmuş.
kaynaklar:
https://theunredacted.com/…s-diana-murder-in-paris/
https://www.dailymail.co.uk/…octor-crash-scene.html
https://www.theguardian.com/media/2003/oct/20/2
https://wikispooks.com/wiki/the_mishcon_note