Viskiyi Bir Türlü Sevemeyenlere Geniş Perspektif Sunan Bir Değerlendirme

Viskiyi denediniz ve anında tiksindiniz mi? İnsanların bunu nasıl içtiğine akıl sır erdiremediniz mi? Bir durup düşünmenizi sağlayacak bir derleme hazırladık.
Viskiyi Bir Türlü Sevemeyenlere Geniş Perspektif Sunan Bir Değerlendirme
iStock

öncelikle, viski berbat bir içki değildir ama berbat viskiler vardır

üstelik jb, ballantine's gibileri falan geçtim gayet ünlü markaların giriş segmenti veya standart ürünleri de çoğu zaman vasatın altındadır. örneğin (dikkat bazı tabular yıkılacak) macallan'ın amber, gold, sienna vs serileri.

bir başka hata viskilerin kalitesini markayla ilişkilendirmek. artık endüstri o kadar farklılaştı ki bir viski ne yaşına, ne markasına, ne bekletildiği fıçıya göre kalite taahhüdü verebilir. ünlü bir markanın bir single cask'i berbat olabilecekken vasat bir markanın small batch olarak çıkardığı bir ürün harikulade olabilir. hayatımda içtiğim en kötü 3 viskiden ikisi bowmore biri macallan üretimiydi yani efsane iki damıtım evi bazen çok kötü ürünler çıkarabiliyor.

bir diğer sorun kaliteyi fiyatla ilişkilendirmek. bir viskinin fiyatını belirleyen unsurlar yaşı, fıçı tipi ve piyasaya sürüldüğü miktardır. her sene milyonlarca üretilen lagavulin 16 ile sınırlı sayıda, tek fıçı veya birkaç seçilmiş fıçıdan çekilen lagavulin 'feis ile' sürümü aynı fiyata satılmaz. ama bazı sürümler lagavulin 16'dan bariz kötüdür.

kaliteyi geçtim bir marka artık başlı başına bir tat veya kimlik de vadetmiyor. turbalı viskilerin o belirgin tadı hariç -ki onların da aralarında çok belirgin farklar olabiliyor- artık hiçbir markayı gözü kapalı tanıyamıyorsunuz, o denli geniş yelpazede ürün çıkıyor her damıtım evinden. hayatını buna adamış insanlar bile yeni bir şişe tattıklarında nedir diye tahmin edemiyor çoğu zaman. glenfarclas'ın sherry cask'ları, yine glendronach'ın sherry cask'ları, laphroaig'in türbaşı ve kılchoman'ın ağızda bıraktığı o kul tadı hariç kolay kolay yeni bir viskiyi herhangi bir markayla ilişkilendiremezsiniz. ancak klasikleri tanırsınız (talisker 10, vs).

türkiye'de şunu söyleyeyim, çok sınırlı bir zümre hariç kimse viski içmiyor. içenlerin çoğunun içtiği şey viski endüstrisinin yelpazesini yansıtmıyor. köpek öldürenler ve birkaç klasik hariç doğru düzgün bir ürün gelmiyor veya sınırlı sayıda, kişisel çabayla bulunuyor. bağımsız şişeleyicilerin ürünleri yok, adam akilli bir single cask veya limited edition yok, anca klasikler ve zenginlerin uğrayacağı yerde fahiş fiyata satılan çok ünlü, lüks ve hype markalar (macallan 18, rare cask...) ki bunlar artık koleksiyoncu veya görmemiş işi. bunların yarı fiyatına - avrupa piyasasına göre konuşuyorum - çok daha lezzetli viskiler tadabilirsiniz.

size birkaç tüyo, özellikle başlamak veya barışmak için

- hafif ama dolgun sherry casklarla başlayın (benriach 12 triple sherry).

- bourbonlar veya bourbon fıçısında bekletilmiş scotchlar, geliştirdikleri vanilya aromalarıyla iyi bir giriş olabilir.

- virgin oak'lardan başlarda kaçının. bitimleri tahtanın yeniliği ve gücünden dolayı acı olabilir. sonraya bırakın.

- çok koyu sherry cask'lara hemen dalmayın. damağınız önce bu tatlara alışsın. alacağınız tütün ve deri aromaları belli bir alışkanlık gerektiriyor.

- viski demek yakıcılık ve turba savaşı değildir. çok yakan viskinin alkolü iyi entegre olmamış demektir bu da başarısız bir üründür. turbası belirgin ama ağzı uyuşturan ve başka aroma almanıza imkan vermeyen viski başarısızdır. bunu içmek erkeklik veya marifet değil ameleliktir. damağınızı geliştirin.

- bir markaya takılmayın (kendim o hatayı yaptım, ondan biliyorum) farklı ürünler deneyin ve başlarda bir şişeye öyle 150-200 euro'lar vermeyin. hayal kırıklığına uğrarsınız.

ve şunu unutmayın: her şey zevk meselesi. en iyi şişelerimden tattırdığım bir yığın insan viskiyi sevmedi, sevmeyecek. bunda kötü bir şey yok.

ekleme: viski duruma göre bal gibi birkaç damla suyla seyreltilir hatta seyreltilmelidir. örneğin elime geçip açtığım son şişe bunnahabhain ultimate 9 yaş single sherry cask. 68,9 dereceyi görece az hissediyorsun ama yine de fazla yakıyor. fakat o iki üç damla su alttaki aromaları şahlandırıyor, tutrukluğu alıyor.

ekleme 2: yaş konusu da enteresan. bir viski fıçıda yaslandıkça elbette ekonomik olarak değer kazanır (sonuçta o hangarın onca yıl kiralanması ve ürünlerin durağanlaşmasının bir masrafı var) ama en yaşlı viskiler illa en güzelleri ilacak diye bir şey yok. zaten koleksiyon objesi oluyorlar artık bazen damıtım evlerinin de tat gibi bir meselesi olduğunu düşünmüyorum bu segmentte. bazı fıçılar gençken daha iyi sonuç verir, bazıları ise yaslandıkça yumuşatır ama eğer alkol çok çabuk buharlaşıyorsa kanuni olarak viski etiketini takmak için gerekli yüzde 40 riske giriyor ve cask managerlar bu fıçıları optimal yaşlarından erken boşaltmak zorunda kalıyorlar. elde kalıyor olgunluğuna erişmemiş bir viski, ya risk alıp özel bir single cask olarak piyasaya sürüyorlar ya da mecburen başka fıçılarla karıştırıp standart ürüne dahil ediyorlar. demem o ki yaş meselesi hayal kırıklığına yol açar çoğu zaman, beklentiniz o kadar yükselir ki onu hiçbir viski karşılamaz. aksine 6-8-9 yıllık harikulade eserlere denk gelebilirsiniz. fiyata ve yasa aldanmayın. hype olmuş markalara yine aldanmayın.

ekleme 3: viski içtiği için lordlaştığını düşünenden daha itici bir tip varsa o da herhangi bir zevk alanında olduğu gibi viski konusunda kendini ve damak tadını geliştitenleri lumpenlik, barzoluk, özenti ile suçlayan yurdum insanıdır. evet damak geliştirilen bir vücut bölgesi, ister bal ister şarap/viski ister maklubeyle geliştir. ya da geliştirme. elin iskoçunun ürettiği içkiyi bile kobe-lebron kıvamına getirmenin anlamı yok. içen içer, beğenmeyen beğenmez. dünyada herkesin ilgi alanına yetecek kadar nimet var. get a life.

viskinin berbat bir içki olması, üç yıl öncesine kadar katıldığım bir önermeydi ama artık değil

alkol ile aram ortalamanın pek üzerinde değildir; çoğumuz gibi heyecanlı maç izlerken bir iki bira; ayda bir yakın çevre ile yemek yenirken iki kadeh rakı, bir de eşim ile özel yemeklerde kırmızı şarap, o kadar. öyle kokteyllere bakayım, içmediğim votka kalmasın vb. pek bana göre değil. bu kapsamda viskiden de pek hazzetmezdim, ta ki bir süre önceye kadar.

viski içmekten büyük keyif alan bir arkadaşım bir gün beni karşısına aldı, ben sordum, o anlattı, scotch nedir, bourbon nedir, bunlar ne zaman, neyle nasıl içilir, adabı nedir, sonra da farklı önerilerde bulundu. biraz da duty free katkıları ile farklı denemelerden sonra geldiğim nokta şu: bu viski denen naneyi özel zamanlarda keyif almak ve stresli zamanlarda bir parça stres atmak için içmek en doğrusu, işin suyunu çıkarmanın gereği yok. bu da üst üste en fazla iki kadehe işaret ediyor benim ölçüme göre.

kişisel önerim kişinin öncelikle içim tarzını belirlemesi. bourbon şeklinde içimi yumuşak ve hafif tatlı bir viski mi içeceğiz yoksa scotch tarzı acı ve daha sert bir şey mi bakacağız? scotch örneğin bana cazip geliyor. ikinci olarak bunu sek mi, suyla mı cola'yla mı, sodayla mı, buzla mı ya da başka bir  şey ile mi birlikte içeceğiz. ben burada sadece buz tercih ediyorum. üçüncü olarak yanına birşey yiyecek miyiz? burada yiyecekten kasıt çiğ köfte değil tabi ki. bitter çikolata, çerez vb. burada tercihimi tuzlu bademden yana yapıyorum, başka bir şey pek yakışmıyor bence. son olarak da viskinin kalitesi gündeme geliyor. burada tavrım net, çok ve kalitesiz içmek yerine öz ve kaliteli içmek en doğrusu. yurtiçinde fiyatlar pahalı ama dışarıdan gelen arkadaşınız varsa mutlaka duty free seçeneklerini kullanmaya çalışın, gerçekten çok uygun fiyatlara üst kalite viskiler göreceksiniz.

diyeceğim o ki bu konuda çok önyargılı olmayın; stresli geçen bir günün ardından evde içilen bir kadeh buzlu scotch'un yerini hiçbir şey alamaz. elbette ölçüyü kaçırmamak şartıyla.

şerbetle, şekerli gıdalarla büyümüş nesil viskiyi sevmez tabi

şarapta merlot tercih eder, blush içer, sürekli yumuşak, şekerli içimin peşinde koşar. olmadı gazoz katar içine ya da meyve şarabı içer. cabernet'leri de sevmez syrah'ı da. viskiyi de gider limonataya katar, gazoza katar, kolaya katar. kokteyl ister "alkolü bol olsun" der, getirirsin bir yudum alır yüzünü ekşitir, "olmamış bu" der. olmamış dediği kokteylin tadı değil şekerin az oluşudur, alkol oranına göre.

vücut alışmış çünkü. şeker diğer tatları, duyuları kör etmiş, hormon ayarlarını bozmuş; şekersiz, ekşi, sert bir tatla karşılaştı mı mutsuzlukla bağdaştırmış tükettiklerini. hatta genlerine bile işlemiş olabilir. ne de olsa bol şekerli muhallebiyle yetişmiş bir nesil. tabi bir de olmazsa olmaz çikolatayla, çeşitli drajelerle... bu şeker hastalarına göre pahalı, gövdeli, asidik, bütün duyuları uyaran alkol tüketmek mallık.

kaliteli viski tüketen işadamları, milyonerler, ünlü profesörler, bilim adamları falan hep hava civa, gösteriş için tüketiyorlar. bir lezzet, bir tat almaları imkansız bu güruha göre.

damak şekerli içeceklere alıştıysa viski sek olarak acı gelir, kötü gelir, berbat gelir. hatta "bunu nasıl içiyor bu manyaklar?" eşliğinde yutmaya çalışırsınız. şekeri azaltın, hayatınızdan, kahvenizden, çayınızdan, yiyeceklerinizden eksik edin. sonra tekrar güzel bir viskiden ufak bir yudum alın. aydınlanma yaşayacağınıza eminim.

not: şahsi olarak alkol tüketimim oldukça sınırlı. herkes için de sınırlı kalmasını tavsiye ederim. en iyi alkolün bile vücuda yararı verdiği zararın 1/10'udur. yeşilci olmak güzeldir, sağlıklıdır.